• 23:28BURASI TÜRKİYE

    Türkiye'de çıkan bir `araba` yangınına türklerin oksijen tüpü ile müdahale ettiği duyuruldu.RUSLAR KİMİNLE DANS ETTİKLERİNİ BİLMİYORLAR... Edit 29.01.2016 23:28, Alperen Durmaz

  • 23:24Yarıyı tatili uzatilacakmi?

    Ogrencilerin merakla bekledigi sorunun cevabini meb acikladi. Yetkililerin yariyil tstilinin uzatilmasi veya kisaltilmasi ile ilgili hicbir calisma yapmadigi duyuruldu. Edit 29.01.2016 23:24, Alperen Durmaz

  • 16:52İstanbul'daki Patlama (Günün Makalesi)

    Bugün yazmıştım bir daha yazacağım. Fransa'da patlama oldu. Ben Türk'üm diyen bir grup profil resimlerini Fransız BAYRAĞI yaptılar. Gazeteleri kardeşliğe,insanlığa saldırı var dedi. Bazı gazeteleri de bu olaydan yine Müslümanları sorumlu tuttu. Şimdi ise işler değişti onlar için . İstanbul'da patlama oldu. Yine aynı grup katil devlet, hain devlet , gerici Müslümanlar naraları atmaya başladılar. Profil resimlerini Fransız bayrağına çevirenler şimdi Selfie pozlarını koydular. Evet o grup şuan bekleme de Eğer saldırıyı Işid gerçekleştirdiyse ortalığı karıştıracaklar. Dhkp-c yaptıysa bu işi köşelerinde bekleyecekler. Olayların farkına varın LÜTFEN. SELAMETLE. Edit 13.01.2016 16:52, Emir Malik Kadıoglu

  • 08:00Günaydın yazısı

    İlimizde patlama oldu ve herkes başladı `katil` devlet naraları atmaya. Yahu aynı olay Fransa'da olunca kardeşliğe, barışa saldırı var diyenler ve şimdiki patlamada devleti suçlayanlar. Yanlış anlamayın ama siz nerelisiniz? Sizin davanız ne uğruna ? Edit 13.01.2016 08:00, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:02Hendek Savaşı

    Hz. Peygamber (s.a.s)'in müsriklerle yaptigi büyük ve en önemli savaslarindan birisi. Uhud savasindan iki yil sonra, Hicret'in besinci yilinin sevval ayinda (23 subat 627) Medine'nin kuzeyinde cereyan etmistir. Kureys müsrikleri Uhud savasinda basarili olmuslardi ama müslümanlarin gücünü kiramamislardi. Tam tersine müslümanlar Medine'deki birlik ve beraberliklerini saglamlastirmis, askeri bakimdan daha güçlü bir duruma gelmislerdi. Medine'de sürekli problem çikaran Yahudi Benu Nadir kabilesi sürülmüs; doguda Zatu'r-Rika, kuzeyde Dumetü'l-Cendele yapilan seferler kesin zaferle sonuçlanmis, müslümanlarin gücü ve etkinligi gün geçtikçe daha da büyümüstü. Bunun sonucu olarak Mekke müsriklerinin Misir, `Suriye` ve Irak yönündeki kervan yollari tamamen kapatilmisti. Müslümanlarin bölgeye hakim bir güç olmaya baslamasi Islâma katilanlarin sayisini hizla artirmis, geçen `zaman,` müslümanlarin sosyal hayatlarini düzenleme ve yerlestirme yolunda önemli adimlar atmasina firsat tanimisti. Islâm'in bu gözle görülür güçlenisi karsisinda müslümanlarin baslica düsmanlarindan olan yahudiler, düsmanca faaliyetlerine hiz verdiler. Özellikle Medine'den sürülen Benu Nadir kabilesi bütün çevrede Islâm aleyhinde sürekli propaganda yapiyor, Islâm'in güçlenmesini önlemek için müslümanlara kesin bir darbe vurmanin yollarini ariyordu. Bu çalismalari sonuçsuz kalmamis, yahudiler aralarinda görüs birligi saglanarak Kureys ve diger müsrik kabilelerle birlesmenin yollari aranmaya baslamisti. Yahudilerden olusan bir heyet Mekke'ye gelerek kiskirtici çalismalardan sonra Kureys'e ortak düsmanlari olan müslümanlara birlikte saldirmayi Rasûl Aleyhisselâm'i ve Islâm'i ortadan kaldirmayi teklif ettiler. `Ticaret` yollarinin kesilmesiyle ekonomik bir çikmaza düsen ve içlerinde hala Bedir'in acisini tasiyan müsrikler bu teklifi olumlu karsiladi (Taberî, Tarihu't-Taberi, Misir,1961, II, 564-5). Yahudi heyeti ve Kureys'ten seçilen elli adam Kâbe örtüsünün altina girip gögüslerini kâbe duvarina dayayarak tek baslarina kalincaya kadar müslümanlarla savasmaya yemin ettiler. Artik tek düsünceleri vardi. Bu savasi mutlaka basarmak ve Islam'i ebediyyen yok etmek (Ibnü'l-Hisâm, es-Siretü'n-Nebeviyye, Beyrut, 14I7/1987, II, 254, 255). Yahudiler Kureys'le anlastiktan sonra Necid'e giderek Benu Süleym ve Gatafan kabilelerini de bu ittifaka dahil etmeye çalistilar. Gatafan kabilesini Hayber'in bir yillik hurmasinin yarisi karsiliginda müslümanlara karsi savasmaya razi ettiler. Arkasindan diger `Arap` kabilelerini dolasarak putperestligin Islam'dan üstün oldugunu, fakat müslümanlarla savasilmadigi takdirde putperestligin sonunun yaklastigi propagandasiyla savasa kiskirttilar. Bu çalismalari sonunda Fezare, Süleym, Sa'd ve Esedogullari kabileleri de ittifaka dahil oldu (Taberî, a.g.e., II, 566). Savas hazirliklarina baslayan Kureys, üçyüz at, bin besyüz devenin bulundugu dörtbin kisilik bir `ordu` donatti. Buna Yahudi ve diger `Arap` kabilelerinin kuvvetleri de eklenince yaklasik onbin kisilik bir `ordu` meydana geldi. Bu büyük `ordu` Islâm'a son ve öldürücü darbeyi vurmâk, Allah'in nurunu bogmak niyet ve umuduyla Medine'ye yöneldi. `Arap` yarimadasi belki de o güne kadar böyle büyük bir orduya sahit olmamisti (Ibn Hisam, es-Siretit'n-Nebeviyye, Misir, 1375/1955, II, 214, 216, 22I): Râsulullah (s.a.s) müttefiklerin girisimini `haber` alir almaz derhal bir savas meclisi topladi. Mecliste düsmana karsi ne gibi tedbirler alinmasi, nasil bir savas taktigi izlenmesi gerektigi konusunda istisare edildi. Ashâbin çogunlugu Medine'yi içerden savunmanin uygun olacagi görüsünde idi. Bu görüs benimsendikten sonra Selman-i Farisî hazretleri, "bizde bir sehir üstün kuwetlerle kusatildigi zâman daima çevresine bir hendek kazilir ve sehir bu sekilde savunulur" seklinde görüs bildirince Rasûl aleyhisselam bunu uygun görerek savunma planinin bu dogrultuda hazirlanmasini emretti. Vakidî'nin Hendek Savasi sirasinda Rasûlullah'in Kureys lideri Ebû Süfyan'a yazdigim söyledigi bir mektuba göre ise, sehrin çevresine hendek kazilmasini dogrudan dogruya sani yüce Allah, Rasûlüne ilham etmistir. Düsmanin gelecegi yöne kazilacak hendekle sehrin korumasi esas olmakla birlikte Selmân-i Farisî'nin teklifi içinde Medine'yi çevreleyen binalar arasina kapatmak da vardi, zaten sehrin diger tarafi dag ve hurmaliklarla çevrili idi (Ibn Hisam, a.g.e., II, 255). Rasûlullah, vakit kaybetmeden, ileri gelen sahabîlerle birlikte kesfe çikarak hendek kazilmasi gereken yerleri tesbit etti. Düsmanin saldirisina açik bulunan yerlerin tesbitinden sonra bütün müslümanlar toplanarak hendek kazma çalismalarina basladilar. Medine'deki bütün `araçlar` toplandigi halde yine de birçok müslüman araçsiz kalmisti. Bunun üzerine Rasûlullah, müslümanlarla anlasmali bulunan Benu Kurayza kabilesinden ödünç aletler aldirdi. Basta Rasûl aleyhisselam `olmak` üzere bütün müslümanlar canla basla çalisiyorlardi. Mevsim kis oldugu için çalismak oldukça güç ve yorucuydu. Buna ragmen müslümanlar büyük bir coskuyla çalisiyor, hep bir agizdan "bizler ömrümüz oldukça Muhammed'le birlikte savasa devam etmek üzere bey'ât etmisizdir" anlaminda misralar okuyorlardi. Hendek kazarken Hz. Peygamberin birçok mucizesinin geldigini yine Islâm tarihçileri nakletmektedirler (Ibn Hisam, a. g. e., II, 217, 219). Rasûlullah da coskuyla çalisan arkadaslari ile birlikte toprak kaziyor, tasiyor, onlarla bir agizdan su anlamdaki beyitleri okuyordu: "Allah'in lütfu ve hidayeti olmasaydi `biz` ne hidayete erer, ne sadakalar verir, ne de ibadet ederdik. Ya Rab! Bizi huzur ve sükuna erdir. Düsmanla karsilasirsak bize sebat ve metanet ver. Bize saldiranlar fitne çikararak fesat pesinde kosuyorlar. `Biz` ise onlara karsi koyuyoruz." Münafiklar ise bu isi agirdan aliyor ve çesitli bahanelerle çalismamak istiyorlardi (Ibn Hisam a.g.e., II, 216; Taberî, a.g.e., II, 566, 567). Bu sekilde iki hafta boyunca süren gayret sonunda Medine çevresinin gerekli yerleri hendeklerle kusatilmis, hendeklerden çikan topraklar iç tarafa yigilarak siperler olusturulmustu. Hendek kazma çalismalari biter bitmez Rasûl aleyhisselam savasabilecek durumdaki bütün müslümanlari topladi. Müslüman mücahitlerin sayisi üçbindi ve otuz alti da at vardi. Müslüman savasçilar gruplar halinde siperler gerisine yerlestirildi. Bu sirada Ebû Süfyan komutasindaki `ordu` Medine'nin Batisindan, Necid kabileleri de Dogudan Medine önlerine geldiler. Kureys ordusu Medine'nin kuzeyinden dolasarak Uhud dagi civarina geldi. Ortaligi bos görünce evvelce Uhud savasinda aldiklari mevkiye dogru yaklastilar. Burada diger kuvvetlerle birleserek Uhud-Medine yolu üzerinde ilerlemeye basladilar. Bir müddet sonra Rasûlullah'in hendekler gerisinde görülen çadirlari karsisina geldiler ve onun karsisinda yer aldilar (Taberî, a.g.e., II, 57I). Müsrikler çevrede müslümanlari görmeyince hizla Medine üzerine atildilar. Fakat müslümanlar tarafindan kazilan hendeklere gelir gelmez ne yapacaklarini sasirdilar. O zamanlar böylesi istihkamlar insa etmek Araplar tarafindan bilinmiyordu. Rasûlullah'in bu degisik savunma yöntemi müsrikleri hayret ve saskinlik içinde birakti. Içerlerinde bazilari atlarini hendekler boyu sürerek bir geçit aradilar. Fakat hendek gayet derin kazilmis oldugu için geçmeyi basaramadilar. Bu arada hendek gerisinde siperlenen müslümanlar düsmani ok ve tas yagmuruna tuttular. Düsman süvarileri de bu sekilde karsilik vermek zorunda kaldilar. Müsrikler bir aya yakin bir süre hendek gerisinde kaldilar. Iki taraf arasinda herhangi bir savas olmadi. Bir kaçi mübareze ve karsilikli ok atmaktan baska ciddi bir hareket olmadi (Taberî, a.g.e., II, 572). Müslümanlar arada sirada taarruz eden düsmani bu sekilde karsilayarak savunma süresini uzatiyorlardi. Fakat bu sirada müslümanlarla anlasma içindeki Benu Kurayza kabilesinin anlasmayi bozarak geceleyin Medine üzerinde baskin yapmak için hazirlandiklari söylentisi yayildi. Bu `haber` müttelik ordulara göre oldukça zayif olan müslümanlar arasinda büyük bir endiseye neden oldu. Rasûl aleyhisselam durumun açikliga kavusturulmasi için Kurayza kabilesine birisini gönderdi. Benu Kurayza kabilesinin reisi Kaab b. Esed'in Benu Nâdir kabilesi reisi Nayy b. Ahtab tarafindan kandirilmis oldugu ve Kurayzalilarin gerçekten anlasmayi bozmus olduklari anlasildi. Kurayza kabilesi ile Evs kabilesi arasinda dostluk bulundugu için Evs'in lideri Sa'd b. Muaz ve bazi Evs ileri gelenleri özel olarak Benu Kurayza kabilesine gönderildi ise de olumlu bir sonuç alinamadi. Kur'ân düsmanin gelisini ve durumun vehametini söyle dile getirir: "Onlar size yukarinizdan ve asaginizdan gelmislerdi. `Gözler` dönmüs, yürekler agizlara gelmisti. Allah için çesitli tahminlerde bulunuyordunuz" (el-Ahzab, 33/1I). Rasûlullah `zaman` geçirmeden ortaya çikan yeni duruma uygun tertibati aldi. Müslümanlara hitaben, "emin olunki bunun sonu hayirlidir. Müslümanlarin yegane koruyucusu Allah'tir" buyurarak müslümanlara güven verdi. Sehir içinde ve savunma hatti çerçevesinde güvenlik önlemleri bir kat daha artirildi. Geceleri düsmanin ani bir baskin yapmasini önlemek amaciyla devriye kollari çikarilmaya baslandi. Gece basar basmaz bütün devriye görevlileri görev yerlerine dagiliyor, Rasûlullah ise savunma hattinin en zayif noktasinda bekliyordu. Geceleri çok soguk oldugu için savasin zorluklari kendisini daha agir biçimde hissettiriyordu. Bununla birlikte Müslümanlar inançla ve sabirla görevlerini yerine getiriyorlardi. Bu arada münafiklar da bos durmuyor bir takim tesvikler ve aldatici sözlerle imani zayif kimseleri kandirmaya çalisiyorlardi. Nitekim Kur'ân bu duruma "Iki yüzlüler ve kalplerinde hastalik olanlar" Allah ve Rasûlü size sadece kuru vaadlerde bulundu" diyorlardi (el-Ahzab, 33/12). Ayetiyle isaret etmektedir. Kusatma onbes günden fazla sürdügü halde müsrikler hiçbir sonuç alma basarisini gösteremediler. Muhasaranin devami sabahlara kadar siperlerde bekleyen müslümanlari oldukça kötü etkiliyordu. Sehrin disariyla bütün baglarinin kestirilmis olmasi `yiyecek` sikintisinin baslanmasina neden oldu. Münafiklar bundan da güç alarak yersiz konusmalarini çogalttilar. Eskiden beri meydan savaslarina alismis olan müslümanlar düsman karsisindâ hiçbir sey yapmadan beklemekten sikilmaya baslamislardi. Mevsimin siddeti bu durumu daha da etkiliyordu. Özellikle geceleri çikan sogukta devriye görevini yapanlar fazlasiyla muzdarip olmaya basladilar. Hatta hayvanlarina yedirecek birsey bulamaz hale geldiler. Müslümanlarin direnci yavas yavas kirilmaya yüz tutmustu. Kur'ânin deyimiyle "Iste orada mü'minler denenmis ve çok siddetli sarsintiya ugramislardi" (el-Ahzab, 33/11). Durumun vehameti karsisinda Hz. Peygamber, Müsriklerin birligini bozabilmek için bir ara Gatafanlilarin reisleri Uyeyne b. Hisn b. Huzeyfe ve el-Haris b. Avf b. Ebi harise el-Murriye `haber` göndererek dönüp gitmeleri karsiliginda Medine hurmalarinin üçte birini onlara vermek üzere anlasmak istediyse de (hatta anlasma metni bile hazirlanirken) Sa'd b. Mu'az ve Sa'd b. Ubâde ile istisaresi sonucu bu fikirden vazgeçti (Ibn Hisam, a.g.e., II, 223; Taberî, a.g.e., II, 572-3). Diger yandan düsman ordusu baskisini giderek arttiriyordu. Degisik yönlerden pespese saldirilarda bulunuluyor, hendegi asamayarak çaresiz geri dönüyordu. Muhasaranin olaganüstü siddet kazandigi bir sirada müsrikler ne pahasina olursa olsun hendegi asmaya karar verdiler. Savasçiliktaki büyük ustaligi ve Kahramanligiyla söhret kazanmis olan Amr b. Abdived ile Ikrime b. Ebû Cehl, Nevfel b. Abdullah, Dirar b. Hattab, Hübeyre b. Ebî Vehb hendegi geçmek üzere ileriye gönderildi. Ebû Süfyan ve Halid b. Velid de onun arkasindan genel bir saldiri için kuvvetlerini ileriye dogru hareket ettirdiler. Amr ve yanindakiler binbir güçlükle de olsa hendegi asmayi basardilar. Amr b. Abdived atini ileriye sürerek müslümanlari kendisiyle savasacak bir savasçi taleb etti. Amr birçok savaslarda bulunmus, yigitlik ve gözüpekligi sayesinde birçok birlikleri dagitmis gayet usta bir silahsor, çevik bir süvari oldugundan, onunla dövüsmeye kimse cesaret edemezdi. Nitekim müslümanlardan da kimse onun istegine cevap veremedi. Bu durumu gören Hz. Ali, Amr'a karsi çikmak için izin istedi. Fakat Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atilarak müslümanlara hitaben; "Içinizden kahramanlik meydanina çikacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gidecegini söylediginiz Cennet?" diye bagirdi. Müslümanlardan yine ses çikmayinca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah `kendi` zirhini çikarip `Ali\'ye` giydirdi, beline zülfikâr'i takti ve ellerini açarak "Ya Rabb amcam Übeyd Bedirde; Hamza Uhudda sehid oldular bu Ali ise kardesimdir ve amcamin ogludur. Onu koru, beni kimsesiz birakma. Sen Varislerin en hayirlisisin" diye dua ederek ugurladi. Amr'in karsisina çikan Hz. Ali kendisini tanitti. Amr, Ali'nin gençligini ve babasiyla olan dostlugunu ileri sürerek onunla savasmak istemedi. Hz. Ali ise kendisiyle savasmayi ve onu öldürmeyi arzuladigini bildirdi. Kendisinin savasa çikanlarin üç tekliflerinden birini kabul ettigini duydugunu; eger öyleyse, üç teklifi oldugunu söyledi. Ya müslüman olmasini, ya savasi birakip gitmesini, yada kendisiyle dövüsmesini teklif etti. Ilk ikisini reddeden Amr dövüsmeyi seçti. Ilk saldiri Amr'dan geldi. Vurdugu kiliç darbesi Ali'nin kalkanini parçalayarak basindan yaralanmasina neden oldu. Sira kendisine geldiginde Ali indirdigi darbe ile Amr'i cansiz yere yuvarladi. Müslümanlar sevinçle tekbir getirirken müsrikler büyük bir hayal kirikligina ugradilar. Hz. Ali Amr'in isini bitirince Dirar ile Hübeyre Ali'nin üzerine yürüdüler. Dirar Hz. Ali'nin yüzüne bakar bakmaz dönüp kaçmaya basladi. Sonradan Dirar, "ölüm melegi surete bürünmüs bana görünmüstü," diyecektir, bu kaçis hakkinda. Çarpismaya yeltenen Hübeyre de Ali'nin bir kiliç vurusu ile zirhi delinince kurtulusu kaçmakta buldu, (Ibn Hisam, a.g.e., II. 224-225). Hz. Ömer, kaçan kardesi Dirar'in pesinden, Zübeyr b. Avvam da Hübeyr'in arkasindan kostular. Bu sirada Nevfel b. Abdullah hendege düsmüs, yaralanmisti. Müslümanlar onu tasa tuttular. Fakat Ali onlari durdurdu, hendege inerek boynu kirilmis Nevfel'in kafasini uçurdu. Bu kötü sonuç karsisinda Ebû Süfyan çaresiz ordugahina döndü. Ertesi günü Benu Kurayza Kabilesi de düsman ordusuna katildi. Müttefikler böylece kuvvet kazaninca bir kat daha cesaretlenerek saldirilarini siklastirmaya, tazyiklerini arttirmaya basladilar. Ok ve tas muharebeleri aksama kadar sürüp gitti. Karanlik basinca müsrikler ordugahlarina çekildiler. Genel bir saldiri düsüncesi müslümanlar arasindaki endiseyi bir kat daha artirdi. Bu arada savasin yönünü degistirecek önemli bir olay oldu. Düsman saflarinda iken müslüman olan Nuaym b. Mes'ud es-Sakafî gizlice Rasulullah'in ordusuna katildi. Durumun kötülügünü gören Nuaym, müttefiklerle Benu Kurayza Kabilesinin arasini bozmak için iyi bir vesile oldu. Hz. Peygamber ona Benu Kurayza ile müsriklerin arasini açmasi için talimat verdi. Islâma girdigi bilinmedigi için rahatça Benu Kurayza lideri Kaab b. Esed'in yanina gitti. Kaab'in yaninda daha baska Yahudi liderleri de bulunuyordu. Onlara yahudilere bir iyilik etmek istegimi söyleyerek Kureys ve Gatafan kabilelerinin artik savastan usandigindan söz etti "hatta daha fazla zahmet çekecek olurlarsa sizi birakip gidecekler. O `zaman` siz Islâm ordusuna karsi koyamazsiniz. Bu tehlikeyi önlemek için Kureys ve Gatafan kabileleri ileri gelenlerinden birkaç kisiyi rehin alin" dedi. Yahudiler bu haberden son derece memnun oldu. Nuaym, oradan Ebû Sufyan'in ordugahina geldi. Ona Kurayzalilarin anlasmayi bozduklarindan dolayi pismanlik duyduklarini ve anlasmayi gizlice yenilediklerini, hatta suçlarini affettirmek için Kureys ve Gatafan liderlerinden birkaç kisiyi rehin alarak müslümanlara teslim etmeyi düsündüklerini söyledi. Bu `haber` Ebû Süfyan'i vesveseye düsürdü. Derhal kurayza liderine Ikrime b. Ebî Cehl ve Benî Gatafanli bir grupla `haber` göndererek muhasaranin çok uzadigini, askerin açliktan sikayet ettigini bu nedenle ertesi günü genel bir saldiri ile bu duruma bir son verilmesi gerektigi arzusunda oldugunu söyledi. Buna karsilik Kurayzalilar, Kureys ve Gatafan ileri gelenlerinden birkaç kisi rehin verilmedikçe kendilerine güvenemeyeceklerini bildirdiler. Kureys ve Gatafan liderleri bu haberi isitince Nuaym'in sözüne hak vererek rehin vermekten imtina ettiler. Kurayza kabîlesi ise onlarin tavrinin Nuaym'i dogruladigini görünce müttefiklerden ayrilarak onlari `kendi` baslarina biraktilar, (Ibn Hisam, a.g.e. II. 23I) (Taberî, a.g.e. II 578-9). Kusatma yine sürüyordu, ama `eski` siddetini kaybetmisti. Rasûlullah (s.a.s) bu günlerde, bugün Ahzab Mescidinin bulundugu yerde ayakta durup ellerini yukariya kaldirarak müsrik kabileleri aleyhinde üçgün boyunca dua ettiler. Üçüncü gün ögle ile ikindi namazi arasinda duasinin kabul edildigi kendisine vahyedildi. Ashab bunu Rasûlullah'in yüzünde dalgalanan sevinçten anladi. Cebrail (a.s.) "sevininiz, Allah onlara bir rüzgar saldi."diyerek Allah'in müsrikleri kasirga ile perisan edecegini `haber` vermisti. Allah Rasûlü hemen iki `dizi` üzerine çöküp ellerini kaldirdi. gözlerini yere indirdi. ve "bana ve ashabima acidigin için sana sükranlarimi sunarim Allah'im" dedi. Sonrada haberi ashâbina o müjdeledi. Beklenen rüzgar birkaç gün sonra geldi. Bu soguk, dondurucu bir rüzgardi. Tozlari, topraklari müsriklerin gözlerini dolduruyordu. Rüzgar, onlari `kendi` baslarinin derdine düsürmüs, çekilmek, zorunda birakmistir. Çadirlarin bezlerini, derilerini yirtiyor, direklerini söküyor, sergileri kumlara gömüyor, yakilan atesleri, asiklari söndürüyor, develeri, atlari birbirine karistiriyor, hiç kimse kimsenin yanina gidemiyor. Müsrikler ordugahlarindan devamli tekbir sesleri, `silah` sakirtilari duyuyorlardi. Kalplerine büyük bir `korku` düsmüs, amansiz bir panige kapilmislardi. Kur'an sonradan bu olayi mü'minlere söyle hatirlatmaktadir: "Ey mü'minler. Allah'in size olan nimetini anin. Hani üzerinize ordular gelmisti. `Biz` de onlarin üzerine rüzgar ve görmediginiz ordular göndermistik. Allah yaptiklarinizi görüyordu. "(ef-Ahzâb. 33/9)" "Allah kâfirleri öfkeleri ile geri çevirdi. Hiçbirsey elde edemediler. Savasta iman edenlere Allah'in yardimi kâfi geldi. Allah güçlüdür, herseye galiptir" (el-Ahzâb; 33/25). Gece boyunca devam eden firtina, sabahleyin biraz sükûnet buldu. Allah Rasûlü, Huzeyfe b. Yeman'i düsman ordusu hakkinda bilgi almasi için gönderdi. Huzeyfe, düsman ordusunun perisan halini görerek geri döndü. Hz. Peygamber bundan son derece memnun oldu ve sonucu beklemeye basladi. (Ibn Hisâm, a.g.e. II. 231-2). Ebû Süfyan ansizin ugradigi bu büyük felâket üzerine Kurayza kabilesinin ordudan ayrildigi ve orduda ihtalâf çiktigi bahanesiyle kusatmayi sona erdirerek geri çekilme emrini verdi. Amr Ibnû'l-âs ile Halid b. Velid ikiyüz süvari ile müsriklerin geri çekilisini denetlediler. Müsrikler basansizliklarindan dogan umutsuzluk ve sikinti içerisinde hizla ricat etmeye basladilar. Kureys ordusu Mekkeye, Gatafan kabileleri Necid'e dogru yol alirken müslümanlar savunma hattindan çikarak düsman ordugahina vardilar. Düsmanin telas ve heyacan içinde geri çekilirken birakmis olduklari erzak ve zahirelere ve Ebû Sufyan'in yahudi reislerinden Hayg'a gönderdigi yirmi deveye el koydular. Develer kurban edildi, hurma dolu sepetler bosaltildi ve müslümanlara dagitildi. Bu ganimet vasitasiyla muhasaranin ortaya çikardigi kitlik ortadan kalkmisti. Rasûlullah (s.a.s.) müslümanlara hitab ederek, "Ey Islâm mücahidleri! Emin olunuz ki bu muzafferiyet sizin için ölümsüz bir basaiidir. Bundan böyle Kureys kabilesi size degil, siz Kureys'e taarruz edeceksiniz" buyurdu. Rasûlullah'da bu sözleriyle müsriklerin bütün gücünün tükendigini, artik müslümanlarin zafer yollarinin açildigini da müjdelemis oluyordu. O gün ögleye dogru Hz. Peygamber, aldigi ilâhi bir `emir` geregi müslümanlara derhal bir ilan yaptirarak bu savasta müsriklerle bir olup, kendilerini arkadan vuran Benu Kurayzaya karsi savasmak üzere su emri verdi: "Kim dinler ve itaat ediyorsa, ikindi namazini Benû Kurayza önlerinden baska yerde kilmasin" Bu emri alan müslümanlar derhal hareket ederek bu yahudi belasini da ortadan kaldirdilar, (bk. Benû Kurayza Savasi). (Ibn Hisam, a.g.e. II. 233-34). Alıntıdır. Edit 13.01.2016 00:02, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:17Tek Partili Dönem ve Partiler.(Günün Makalesi)

    Kardeşlerim; Bugünki yazımda çok değil şöyle bir Cumhuriyet Döneminin ilk Zaman'larına gidiyoruz. `Tartışma` konusu olan tek partili döneme. Evet CHF ( Cumhuriyet Halk Fırkası ) seçimlere tek başına girdi. Yani başka parti olmadığı için seçimlerin tek galibi oldu. - Bu birkaç kelimeden oluşan sözleri bazı arkadaşlara söylediğimiz `Zaman` ise kızıyorlar. Demokratik bir Türkiye vardı diyorlar. Yahu söyleyin nerede demokratiklik dini inancı savunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kapatan sizsiniz. -muhalefet olanı kapatıyorsunuz. Şunu demeye çalışıyorum toplam 2 tane parti kurulmuş (CHF den başka ) o iki partiyi de kapatıyorsunuz. Hadi vardı diyelim iki tane parti. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924- 3Haziran 1925) Serbest Cumhuriyet Fırkası ( 12 Ağustos - 17 Kasım 1930) Türkiye'de yapılan genel `seçimler` ise (1923 - 1927 -1931 - 1935. - 1939 ) Gördüğünüz üzere hiç bir genel seçim diğer iki partinin dönemine rastlamamıştır. Peki Nerede Demokratiklik? Nerede hak , nerede özgürlük? Seçme ve seçilme Hakkı varmış. O da boş Seçenin 1 partiye oy verme Hakkı var , seçilenin 1 partiden seçilme hakkı. Selametle. Emir Malik Kadıoğlu Edit 10.01.2016 12:17, Emir Malik Kadıoglu

  • 07:44Bu Çeşmeden Su İçmek Müslümanlara Haram

    Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı `Arap` Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye… *Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan `koca` devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak `iş` midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam: - “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış: - “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş: - “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam: - “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış: - “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur: - “Delilim vardır, lâkin ispat ister.” - “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?” - “O `zaman` boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…” - “Eeee!” - “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim `din` adamımıza `biz` kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam: - “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler. - “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. `Mutluluk` ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… `Din` adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan: - “Bitti mi?” demiş adama. - “Sultanım son bir `iş` kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş. - “Şimdi nedir isteğin?” - “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler. Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan `koca` âlim için: - “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…” - “Kim bilir ne `suç` etti de tevkif edildi!” - “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…” - “Sorma, sorma…” Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş: - “Eee, ne olacak şimdi? Adam: - “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için `emir` buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş: - “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?” Sultan acı acı tebessüm etmiş: - “Hava bile haram, hava bile!” demiş. ¥Çağımızda durum farklı mı? Müslüman milletlerin birbirleri eliyle katliamı sürerken Haçlı, Siyonizm siyasi ittifakı askeri, politik, kültürel baskılar ve oyunlarla `dünya` düzenine keyfince yön veriyor. İslam ülkelerinin sosyal, siyasî, ekonomik ve dinî yapısı incelenerek stratejiler geliştiriliyor. Müslümanlar ise dünyaya barış huzur ve `adalet` sağlayacağına; birlik ve beraberlik içinde, dimdik, güçlü ve `kendi` halkına refahı yaşatan taraf olacağına ezilen, zulme uğrayan, `işkence` gören, öldürülen taraf. Mısır’da `kavga,` Irak’ta çatışma, Suriye’de katliam, Cezayir’de iç mücadele, Filistin’de gruplaşma, Çeçenistan’da ihanet, Somali’de açlıkla ölüm, Patani'de umursamazlık… Ölen, gözyaşı döken, aç kalan, yağmalanan hep Müslümanlar. Hıristiyan-Yahudi ortaklığı İslam’ı ve Müslümanı düşman sayıp, yok etmek için her fırsatı değerlendirirken Müslümanlar birbirleriyle didişiyor. Tüm dünyada Müslümanlar öldürülüp şehit edilirken, yüz binlercesi `açlık` sınırında yaşarken, hemen her gün bir İslam toprağına saldırılar sürerken, Müslüman milletlerin milli değerleri, zenginlikleri, namusları yağmalanırken, Müslümanlar `kendi` vatanlarında adeta esir konumunda yaşamaya mahkûmken, ya da yurtlarını terk etmeye mecburken Müslümanlara çeşmeden su içmek haram değil mi? Edit 10.01.2016 07:44, Emir Malik Kadıoglu

  • 07:34Altay Tankı İçin Geri Sayım Başladı.

    Türkiye'nin ilk milli ana muharebe tankı ALTAY'ın bu yıl içerisinde kabul testlerinin tamamlanması ve seri üretim için gerekli planlamaların netleştirilmesi planlanıyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığının ana muharebe tankı ihtiyacının yurt içi geliştirme modeli ile karşılanması amacıyla ve `ALTAY` Projesi'yle, yurt içi mevcut imkan ve kabiliyetlerin azami kullanılması, gerekli alanlarda ise yurt dışından teknik destek alınarak, tankın özgün olarak tasarlanması, geliştirilmesi, prototip üretimi, `test` ve kalifikasyonu hedefleniyor. Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından görevlendirilen OTOKAR AŞ'nin ana, ASELSAN, Makina ve `Kimya` Endüstrisi Kurumu (MKEK), ROKETSAN ve ROTEM'in alt yükleniciliğinde yürütülen projede üretilen prototiplerin hareket kabiliyetlerinin `test` edilmesi ve mükemmelleştirilmesine yönelik bir `dizi` çalışma yürütüldü. ALTAY Projesi sistem kalifikasyon ve kabul testleri eş zamanlı olarak sürdürülüyor. Geçen yıl sistem kalifikasyon testleri büyük oranda tamamlandı. Yıl boyunca mevcut prototiplerle yönelik dayanıklılık testleri gerçekleştirildi. Tanka yönelik dayanıklılık testlerine bu yıl devam edilecek. Bunun yanında yıl içinde `ALTAY` Tankı'nın seri üretimi için sunulacak teklifin değerlendirilmesi ve seri üretim için gerekli planlamaların netleştirilmesi amaçlanıyor. Yeni nesil tankların en iyilerinden biri olacak ALTAY Tankı, 3+ nesil bir `tank` olarak en son `teknoloji` ile donatıldı ve 21. yüzyılın modern orduları için gerekli her türlü taktik yeteneği sağlayacak şekilde geliştirildi. ALTAY'ın yeni jenerasyon diğer tanklara göre en büyük avantajlarından biri, konsept `tasarım` aşamasından itibaren bugünün ve geleceğin görev şartları ve tehditleri göz önüne bulundurularak tasarlanması oldu. Tankın, `kusursuz` hareket kabiliyeti, üstün `ateş` gücü ve dayanıklılığıyla gelecekte muharebe sahalarının en kritik unsurlarından biri olması öngörülüyor. ALTAY'ın, yeni nesil tanklar arasında en gelişmiş ana muharebe tanklarından biri olması bekleniyor. Tehlikeyi havada imha edecek Öte yandan, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile ASELSAN arasında imzalanan 54 milyon avroluk sözleşme doğrultusunda `ALTAY` Tankı için yaklaşan anti `tank` roketleri ve füzeleri tespit ederek havada imha edecek Aktif Koruma Sistemi (AKKOR) geliştirilecek. ASELSAN'ın özgün geliştirileceği AKKOR, `tank` için 360 derecelik tam koruma kalkanı oluşturacak. AKKOR, yüksek `teknoloji` radarı ile üzerine gelen roket veya tanksavar füzesini çok kısa sürede algılama kabiliyetine sahip olacak. Tehdide karşı yönlendirilecek fiziksel imha mühimmatı, üzerinde bulunan sensörler yardımıyla, yaklaşmakta olan tanksavar tehdidine en yakın olduğu anda patlayarak tehdidi etkisiz hale getirecek. Yeni Şafak Edit 10.01.2016 07:34, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:27Iphone 7 ...

    Görüntüleri sızan ve kulaklık girişi olmayan Iphone 7 `Apple` sevenleri biraz üzmüştü ama Apple'ın yaptığı açıklamaya göre Iphone 7 kablosuz kulaklık özelliği taşıyacakmış. Edit 10.01.2016 00:27, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:05Yunanlıları Denize Döktük mü? (Günün Makalesi 2)

    Merhaba kardeşlerim Şu an ki yazımda sizi biraz düşündürecek şeylerden bahsedeceğim. Öncelikle şunu söylemeliyim ki ben bağnazım, ben tarihi gerçeklerle yüzleşmek istemiyorum diyenler devam etmesin lütfen. Yunan birlikleri ( Birlikleri diyorum çünkü `Ordu` değil sadece birlikten ibaretler.) İzmir'imize giriyor. Ardından Mustafa Kemal Paşa ( Tarihte bize var denilse de 1. Ve 2. İnönü savaşı bir `savaş` değildir.) `Sakarya` Savaşını yapıyor ve Yunan birliklerine karşı başarı sağlıyor ve ardından Büyük Taarruz savaşı başlıyor ve Yunan birlikleri karşısında üstün oluyoruz. (Her ne kadar `biz` güçsüzdük denilse de güçlü olan bizdik çünkü ülke bizimdi ve Yunanistan birliklerinin hepsini getirmemişti.) ve Yunanlılar savaşın ardından geri çekiliyor. (Denize dökmediğimizi az sonra anlayacaksınız.) Ardından bütün ülke seviniyor ve Mudanya Ateşkesine gidiyoruz. Zafer kazandığımız için Batı Trakya'yı ve 12 Ada'ları Yunanistan'a veriyoruz. İşe yaramaz Karaağaçı ise `biz` alıyoruz. Allah aşkına söyleyin eğer kazanan `biz` istek neden Batı Trakya'yı ve 12 Ada'ları yenilmişçesine verdik? Bunun cevabını da siz düşünün selametle. Edit 09.01.2016 22:05, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:19Selim'İn Sina Çölüne Girişi ve Mısır'ın Fethi.(1517) (Günün Makalesi)

    (Lütfen Sonuna Kadar Okuyun ) Tarihte bugün 1. Selim ( Yavuz Sultan Selim) Biten Mercidabık savaşının ardından Mısır'ı fethetmek ve halifeliği almak için Sina Çölüne girdi. Ordu bitkin düşmüştü çünkü bir buçuk yıldır `Ordu` seferdeydi ve Ordu'nun içine durmadan fitne ateşi sokuluyordu. Yavuz Sultan Selim ise mutlak galibiyet için Ordu'da isyan çıkartanı (en yakın arkadaşı bile olsa ) `idam` ettirdi. Bir ara Yavuz Sultan Selim attan indi ve yaya olarak yürüdü. Bunun üzerine yakın arkadaşı Hasan Can da attan indi ve sordu: -Sultanım neden indiniz, dedi. Sultanın cevabı ise şaşırtıcıydı : - Peygamber efendimiz yanımdayken ben Nasıl ata bineyim? Evet geçilmesi imkansız olan haydutlarla dolu kurak çölün geçilmesinde Peygamber'imizin payı büyüktü. Yol göstertmişti torunu Selim'e . Selim durmadı ,gösterilen yoldan şaşmadı ve Mısır 'A girdi. Kansu Gavriyi yendi ve halifeliği aldı . Yani kardeşlerim halifelik bize kendiliğinden geçmemiştir. Halifeliğin `biz` geçmesi için Peygamber Efendimiz Selim'e yardım etmiştir. O ıssız, kum fırtınalarının Sina Çölü'nde ona yol göstermiştir. Allah-u Teala'da o kurak çöle (Su kuyuları vardı ama Kansu Gavri zehirletmişti.) yağmur yağdırmıştır. Selametle `Emir` Malik Kadıoğlu Edit 09.01.2016 12:19, Emir Malik Kadıoglu

  • 23:08İşte Bugün ki Burç Yorumlarınız.

    Günlük burç yorumlarınız ve tavsiyeleriniz - 8 Ocak 2016 Bugün burcunuz size nasıl tavsiyelerde bulunuyor? İşte 8 Ocak 2016 tarihi itibariyle 2016 Oğlak, Kova, Balık, Koç, Boğa, İkizler, `Yengeç,` Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay burç yorumları.. KOÇ BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Günün ilk yarısında yabancılarla ilgili konularla ilgilenebilirsiniz. Yeni başlangıçlar için organize olmanız gerekiyor. İlerleyen zamanlarda fikirlerinizi somutlaştırabileceksiniz. Günün ikinci yarısı `iş` yerinizdeki statünüzü korumak için işlerinizi tamamlamak isteyebilirsiniz. Sorumluluklarınızdaki artış sizi biraz zorlayabilir. BOĞA BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Bugün sorumlu olduğunuz konularda endişe duyacağınız durumlar yaşayabilirsiniz. Finansal konular gündeme gelebilir. Maddi anlamda yenilenme isteği içinde olabilirsiniz. Günün ikinci yarısında işlerinizi toparlamak için fırsatınız olacak. Hafta sonu için kısa yolculuklar organize edebilirsiniz. Yeni şeyler denemeye açıksınız. İKİZLER BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Bugün eşinizle ilgili konularda daha hareketli olabilirsiniz. Sizi uğraştıran durumlar söz konusu. Sosyal konularla ilgilenmek isteyebilirsiniz. Günün ikinci yarısı koşullar daha değişken olabilir. Parasal konularla ilgili uğraşlar içine girebilirsiniz. Sorumlu olduğunuz konularla ilgili toplantılar gündeme gelebilir. Bu durum keyfinizi kaçırabilir. YENGEÇ BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Çalışma hayatınızda hizmet ettiğiniz konularda yoğunluk artabilir. İş arkadaşlarınızla programlama yapmanız gerekebilir. Bazı işlerinizdeki bitişler sizi rahatlatabilir. Gün içinde sağlığınıza özen göstermelisiniz. Ortaklı konuları iyi düşünerek hareket etmenizde fayda var. Akşam saatlerinde `ilişki` içinde olduğunuz kişilere karşı dikkatli olun. ASLAN BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Bugün kendinizi daha rahat ifade edeceğiniz bir gündesiniz. İşlerinizde yaratıcılığınızı kullanabilirsiniz. Günün ilk yarısında çocuklarınıza `zaman` ayırmanız gerekebilir. Akşama doğru çalışma arkadaşlarınızın size ihtiyacı olabilir. İlerleyen saatlerde daha hareketli programlar yapabilirsiniz. İlişkilerinizde ani tepkiler vermemelisiniz. BAŞAK BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Sabah saatlerinde ailenizle ilgili konularda netleşmeyen durumlar söz konusu olabilir. Toprak ve emlak konularıyla ilgilenebilirsiniz. Sorumlu olduğunuz konuları `iş` arkadaşlarınızla devretmek durumunda kalabilirsiniz. Akşama doğru kendinizi daha iyi ifade edebileceksiniz. Sevdiklerinize `zaman` ayırmak için onları evinize davet edebilirsiniz. TERAZİ BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Bugün yakın çevrenizle ilişkileriniz gündeminizi etkileyebilir. Alacağınız yeni haberler işlerinizde değişikliğe neden olabilir. Ticari konularda daha aktif olabilirsiniz. Akşama doğru başlanılan işler somutlaşabilir. Sözleşmeler için uygun bir gündesiniz. Gün içinde yeni eğitimlerin hazırlanması için uygun zamanlar var. AKREP BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Günün ilk yarısında parasal konularla ilgili yenilenme isteği içinde olabilirsiniz. Sorumlu olduğunuz işlerde yeteneklerinizi kullanarak işlerinizi daha hızlı bitirebilirsiniz. Sosyal alanda hareketli zamanlarda yaşayabilirsiniz. Akşama doğru zihinsel konular ciddiyet kazanabilir. Alacağınız haberlerle yeni planlar yapabilirsiniz. YAY BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Bugün kişisel açıdan önem verdiğiniz işlerinizi bitirebilirsiniz. Yeni başlangıçlar yapmak için planlar yapabilirsiniz. İlişkileriniz gündeminizi etkileyebilir. Hassas olduğunuz konularda daha kırılgan olabilirsiniz. Akşam saatlerinde düşünceleriniz netleşebilir. Kendinize güveniniz gelebilir. Parasal konularla ilgilenmek durumunda kalabilirsiniz. OĞLAK BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Gün içinde koşullar istediğiniz gibi ilerlemeyebilir. Bilemediğiniz nedenden dolayı kendinizi huzursuz hissedebilirsiniz. Sosyal konularla ilgilenerek kendinizi rahatlatmak isteyebilirsiniz. Akşama doğru koşullar daha akıcı hale gelebilir. Gençlerle ilgili konular gündeminizi meşgul edebilir. Sevdiklerinizle `zaman` geçirebilirsiniz. SAKA(KOVA) BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Gün içinde planladığınız konular ilerleyen saatlerde değişiklik gösterebilir. Sorumlu olduğunuz işleri bitirmek için yardım alabilirsiniz. Yaşanan sıkışmalar sizi rahatsız edebilir. Fırsat buldukça arkadaşlarınızla `zaman` geçirebilirsiniz. Akşam saatlerinde `kendi` iç dünyanıza çekilmek isteyebilirsiniz. Etrafınızdaki insanlara karşı tepkisel davranmayın. BALIK BURCU GÜNLÜK BURÇ YORUMU Sabah saatlerinde planladığınız konuları ilerleyen zamanlarda somutlaştırabilirsiniz. Hedeflerinize ulaşmak için fırsatlar yakalayacaksınız. İş hayatınızda `gözler` sizin üzerinizde olabilir. Gün içinde ailenizle ilgili konularla uğraşabilirsiniz. Sosyal olaylara yönelebilirsiniz. Akşam saatlerinde ikili ilişkilerde tartışmalara dikkat etmelisiniz. Milliyet Edit 08.01.2016 23:08, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:44Bizi Yükselten...

    "Bizi yükselten dinimize karşı duyduğumuz büyük aşktır. " Sultan 2. Abdülhamit Han Edit 08.01.2016 22:44, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:16İşte Merak Edilen Didier Drogba'nın yeni takımı...

    Bir dönem `Galatasaray` forması da giyen `futbol` efsanelerinden Didier Drogba'nın yeni takımı belli oldu. Amerikan Birinci `Futbol` Ligi'nde (MLS) mücadele eden `Kanada` takımlarından Montreal Impact, Fildişi Sahilli forvet oyuncusu Didier Drogba ile anlaştıklarını açıkladı. Kulüpten yapılan açıklamaya göre, Chelsea'de geçirdiği 2014-15 sezonu sonunda serbest kalan 37 yaşındaki Fildişi Sahilli milli oyuncuyla anlaşmaya varıldı. Galatasaray'da da 1,5 sezon (Ocak 2013-Haziran 2014) forma giyen Drogba'nın, çalışma izni aldıktan sonra kadroya katılacağı belirtildi. 2004-2012 yılları ve 2014-15 sezonu `olmak` üzere 9 sene Chelsea'de forma giyen Drogba, "Maviler"le 4 Premier Lig, 3 İngiltere Lig Kupası, 4 İngiltere Federasyon Kupası, 2012 yılında da UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamıştı. Chelsea'deki ilk döneminde 341 maça çıkan ve 157 `gol` atan Drogba, ikinci döneminde ise 38 karşılaşmada 7 kez fileleri havalandırdı. Fotomaç Edit 08.01.2016 22:16, Emir Malik Kadıoglu

  • 16:26Kanalizasyon Temizliği

    En son açıklanan gebertilen leş sayısı 312 ama daha açıklanmayanları da var. Edit 08.01.2016 16:26, Emir Malik Kadıoglu

  • 16:04Sultan Abdulhamit Han Osmanlı Devleti Yıkılırken Bile Peygamber Efendimizin Manevi Değerine Söz Söyletmemiştir!

    Sultan Abdülhamid’in Tek Bir Tehdîdi, Resûlullah’a Dil Uzatan Kâfirleri Sindirmeye Yetmişti!.. Küffâr âleminin Resulullah Aleyhisselâm’a iftirâ ve hakâret teşebbüsleri Osmanlı’ya hiçbir `zaman` sökmemiş, yıkılmaya yüz tuttuğu en zayıf döneminde bile şiddetle geri tepmişti. Bunun en büyük örneği; küffar tarafından kasıtlı olarak hazırlanan ve `Avrupa` tiyatrolarında sahneye konulmaya kalkışılan, İslâm’a ve Resulullah Aleyhisselâm’a saldırı ve hakâret maksatlı tiyatro oyunlarına Sultan İkinci Abdülhamîd’in yaptığı müdâhale ve koyduğu kesin tavırdır. Ulu Hâkan’ın Peygamber düşmanlarına yaptığı bu muhteşem müdâhale ile ilgili belgeler, o günün Osmanlı Hâriciye Nezâreti’nde; “Hazret-i Muhammed Aleyhisselatü Ve’s-selâm Hazretleri’nin Nâm-ı Kudsiyyeleri’ne karşı tertip olunan oyuna dâir” adı altında dosyalanmış ve günümüze kadar ulaşmıştır.(1) Bornier’in Hakâretler İçeren Oyunu ve Sultan Abdülhamid’in Sert Tutumu: Şimdiki küffâr devletleri Kâinâtın Efendisi’ne karşı hakâret ve saldırganlıkta, çirkeflik ve hayâsızlıkta, küstahlık ve patavatsızlıkta birleştikleri gibi; Sultan İkinci Abdülhamid Hân’ın pâdişahlığı döneminde, yıl 1889 yılı ortalarını gösterirken Fransız senaryo yazarı Vicomte Henri de Bornier de, dîn-i İslâm’ı ve Resulullah Aleyhisselâm’ı küçük düşürmek maksadıyla “Mahomet” adı altında bir tiyatro oyunu hazırlamış; hattâ asılsız iftirâlar ve çirkin ithamlarla dolu olan bu oyununu, Commedie Française’de oynatmak için hazırlıklara başlamıştı. Resulullah Aleyhisselâm’ı temsilen sahneye birinin çıkarılacağı, tamâmen uydurma ve hayâl mahsûlü hezeyanların, yalan ve iftirâların ortaya konulacağı(2) bu çirkin oyunun muhtevâsı, henüz prova hâlindeyken Sultan Abdülhamîd Han tarafından `haber` alındı; ulu hâkan sür’atle harekete geçerek, `oyun` sahneye konulduğu taktirde Osmanlı’nın `Fransa` ile bütün ilişkilerini koparacağını, bunun Fransızlar için hiç de iyi olmayacağını ilân eden ve oyunun derhâl yasaklanmasını öngören bir irâde yayınladı. Bu uyarıyı alınca eli-ayağı birbirine dolaşan ve ne yapacağını şaşıran Fransız hükümeti; ister istemez duruma müdâhale etmek zorunda kalıp, büyükelçilik vâsıtasıyla oyunun bütün Fransa’da yasaklandığını duyurdu.(3) Karârın ardından dönemin Fransız büyükelçisi Sultan Abdülhamid’e; “Hazret-i Şehriyârî’nin fermân-ı hümâyûn’undaki emrinin ulu iktizâsınca, elinde bulundurduğu hükûmetine icrâ eylediği kat’î tavsiyelere cevâben, zikrolunan fâciânın Fransa’nın bi’1-cümle tiyatrolarında oynatılmasının men‘ine” karar verildiğini `haber` veriyordu.(4) Sultan Abdülhamîd Han’ın Peygamber’ine duyduğu `sevgi` o kadar büyüktü ki, oyunun yasaklandığını `haber` veren bir İtalyan gazetesinde: “Bu dramın sahneleneceği haberi üzerine Sultan, sanki kendisine bir `Rus` filosunun Boğaziçi’ne doğru hareket ettiği bildirilmiş gibi heyecâna kapıldı!..” deniliyordu.(5) Şimdi küffâr âlemi Resulullah’a alenen hakâret ediyor, hâşâ "terörist" yakıştırması yapmaya kalkışıyor da, hiç kimsenin kılı bile kıpırdamıyor!.. Çirkin Oyunda İkinci Perde, Sultân’ın Vurduğu İkinci Darbe! Fransa’da sinsi emeline ulaşamayan Bornier, yediği ilk herzenin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra, bu kez de maksatlı oyununu İngiltere’de oynatma hevesine kapılıp Londra’daki "Lyceum Tiyatrosu" ile anlaşma cür’etkârlığında bulunmuş;(6) Fransız basını da, şimdi çirkin karikatürlerle `kin` ve küfrünü kusan şarlatanlar gibi; Resulullah Aleyhisselâm’ı ve O’nu savunan Osmanlı pâdîşâhı’nı seviyesiz ve çirkin iftirâlarla, kalemine ve diline dolama yolunu tutmuştu.(7) Ne var ki Sultan Abdülhamid Hân, bu soytarıların bu yeni teşebbüsünü de `haber` alarak, yapılan bu ikinci girişimin de kat’î bir sûrette durdurulması için, Londra Büyükelçiliği vâsıtasıyla sert bir ihtarda bulundu. Peygamber’ini ve mânevî değerlerini savunma uğruna bütün küffâr âlemini karşısına almaktan çekinmeyen Sultan Abdülhamid Hân’a, serkeş ve saldırgan kâfirlere emrinin iletildiğini `haber` veren resmî yazışmada; “Bu kerre ba‘zı zâtlar nâmına Pâris ve Londra’da neşredilmiş olan muzır risâle ile; şi‘âr-ı İslâmiyyet’e (İslâm’ın esaslarına) mugâyir olarak Fransa’da tertîb olunub, yasaklanmasına muvaffakiyyet-i seniyye’-i Hazret-i Hilâfet-penâhî (Halîfe Hazretleri’nin muvaffakiyeti) hâsıl olduğu hâlde, bu def‘a Londra’da sahneye konulmaya teşebbüs olunmuş olan piyesden dolayı, Pâdişâh’ımızıñ emri ile Londra sefâretimizce tebligâtta bulunulmuşdur!” deniliyordu.(8) Nitekim müslümanların halîfesi olan Sultan Abdülhamid’in bu büyük azmi ve kararlılığı sâyesinde, bu fetbazın el altından çevirdiği ikinci plân da bozulmuş oldu. Sultan Abdülhamid’le âdetâ inatlaşırcasına, 1893’te Fransız Akademisi’ne seçilmesini fırsat bilerek üçüncü kez oyunu sahneletmeye kalkışan Bornier, “oyunun gazetelerde neşredildiğini” ve “biletlerin satıldığını” bahâne ederek, piyesi Fransa’da yeniden sahneletmek için ne kadar çırpındıysa da; Sultan Abdülhamid’in artık tehdide varan sözleri karşısında plânları büsbütün altüst oldu ve `oyun` bu defâ da kat’î ve kesin bir müdâhale ile durduruldu. Fransız Devlet Başkanı’na Verilen İmtiyaz Nişanı: Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış yıllarında bile büyük bir kudrete sâhip olduğu, Sultan Abdülhamid’in sarsılmaz otoritesi ve tüm işlere nüfûzu sâyesinde, küffâr âlemini hâlâ hükmü ve kontrolü altında tuttuğu; ulu hükümdârın Fransız devlet başkanı Sadi Carnot’ya, buyruğuna gösterdiği sadâkatten dolayı uygun gördüğü “İmtiyaz nişanı”nı vermesiyle ortaya çıkıyordu. Sultan Abdülhamid Hân tarafından karârı bildirmek üzere neşredilen “İrâde-i Seniyye”de; “Fahr-i Âlem -salla’llâhu te‘âlâ ‘aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri’niñ nâm-ı sa‘âdet-enâm-ı Risâlet-penâhî’lerine olarak, Fırânsa’da tertîb idilmiş olan piyesiñ men‘-i icrâsı (oynatılmasının engellenmesi) hakkında Fırânsa re’îs-i cumhûrunuñ fevkal‘âde sarf-ı mesâ‘î (gayret sarf) eylediğinden tolayı, taraf-ı eşref-i Hazret-i Hilâfet-penâhî’den” kendisine bir “nişân-ı imtiyâz” verilmesinin “münâsib” görüldüğü ifâde ediliyor(9) ve Fransız devlet başkanının “devlet-i ‘âliyye’ye izhâr eylediği” sadâkat ve bağlılığının bir mükâfâtı olarak bu nişanı almaya hak kazandığına işâret ediliyordu.(10) Dünyâ Müslümanlarından Sultan Abdülhamid’e Yağan Tebrik Mektupları: Küffârın İslâm dînine ve onun ulu Peygamber’ine yönelttiği iftirâ, hakâret ve çirkin saldırılar karşısında, yeryüzündeki müslümanların halîfesi olan İkinci Abdülhamid Hân’ın sergilediği sert ve tâviz vermez tutum bütün müslümanlar tarafından sevinç ve memnuniyetle karşılanmış; dünyânın dört bir yanındaki İslâm devletlerinden dönemin Osmanlı Hâriciye Nezâreti’ne yüzlerce tebrik mektubu yağmıştı. Nitekim Hindistan’lı müslümanların, küffâra karşı diplomatik bir zafer kazanan Sultan Abdülhamid’e tebrik için gönderdikleri “Ma‘rûzât”ta; “Hazret-i Fahr-i Kâ’inât -‘aleyhi ekmelü’t-tahiyyât- Efendimiz’den bâhit (iftirâlarla sözeden) ma‘hûd (sözkonusu) tiyatro oyununuñ mevkı‘-i temâşâya vasfını (gösterime konmasını) men‘ içün taraf-ı eşref-i Hazret-i Pâdîşâhî’den (pâdişah taarfından) Fırânsa hükûmetine icrâ-yı teblîğât buyurulması"nın "Hindistân ahâlî-yi İslâmiyye’since hüsn-i tebriki (güzel bir tebriği) mûcib olduğı” ve “kemâl-i memnûniyyetle telakkî edildiği” belirtiliyor; öte yandan Resulullah Aleyhisselâm’a ve İslâm Pâdişâh’ına iftirâ maksatlı “ba‘zı ifâdâtı” içeren hakâretâmiz “risâle”nin toplatılmasının da, Hint'li müslümanlar arasında büyük bir sevinçle karşılandığı `haber` veriliyordu.(11) Ayrıca Resulullah Aleyhisselâm’ın düşmanlarının bertaraf edilişini kutlamak maksadıyla, Hindistan’lı müslümanlar tarafından tertip edilen büyük Mevlîd-i şerîf’i bildirmek üzere Sultân’a bir dâvetiye gönderiliyor ve bu Mevlid’e Abdülhamid Hân da dâvet ediliyordu.(12) Voltaire’nin Sinsi ve Cür’etkâr Girişiminin, Sultan Abdülhamid’in Darbesiyle Tersyüz Edilişi: Batılı devletlerin Resulullah Aleyhisselâm’a saldırı ve düşmanlık girişimleri Bornier’in bu teşebbüsüyle kalmamış, aynı rezâlet yine Sultan Abdülhamid Han döneminde, Voltaire’nin “Muhammed’in Cenneti” adlı piyesiyle tekrar sergilenmeye çalışılmıştı.(13) Paris’te sahnelenmek istenen bu piyeste de; Hazret-i Zeyd -radiyallâhu anh- ile Hazret-i `Zeynep` -radiyallâhu anhâ- arasındaki bir mesele alaycı bir üslûpla dile dolanarak, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz açıktan açığa kötülenmeye ve küçük düşürülmeye kalkışılmıştı.(14) Şu kadar var ki, İslâm’a ve Resulullah Aleyhisselâm’a yöneltilen bu ikinci saldırı ve hakarete karşı Sultan İkinci Abdülhamid Hân tekrar harekete geçecek; Fransız Büyükelçiliği’ne gönderdiği ihtar mektubunda bu rezâlete derhâl son verilmesini, aksi taktirde Osmanlı hükümeti’nin bunu siyâsî bir mesele olarak gördüğünü ve gerektiğinde bütün İslâm âlemini ayağa kaldırıp üzerlerine salmaktan çekinmeyeceğini bildirecekti... Nitekim Sultân’ın bu defâki tehdidi de beklenen neticeyi verdi ve `oyun` bu kez de henüz prova hâlindeyken, Fransa’nın hiçbir şehrinde gösterilmemek üzere yasak edildi!.. Osmanlı Sultânı’nın Peygamber’ini ve mânevî değerlerini ilgilendiren böylesine hassas bir meselede hiç mi hiç şakası olmayacağını(15) batılı devletler çok iyi biliyor, ancak `kin` ve küfürlerini dizginleyemedikleri için bu gibi icraatlardan da geri kalmıyorlardı. Nitekim Voltaire de tıpkı Bornier gibi, oyunu ikinci kez İngiltere’de oynatmaya teşebbüs etmekten çekinmedi. Fakat Sultan Abdülhamid Hân onlardan kat be kat daha basîretli ve zekî idi; onların yüreğinde yatan “târihî korku”yu ve kuyruk acısını çok iyi bildiği için, İngiltere’ye gönderdiği ültimatomda açıkça; “Eğer bu oyuna derhâl son vermezseniz, Halîfe-i müslimîn olarak; ‘İngilizler Peygamber’imizi tezyîf ediyorlar!’ diye âlem-i İslâm’a beyannâme neşreder, derhâl Cihâd-ı ekber îlân ederim!...” diyerek,(16) düşmanlarını bir daha harekete geçemeyecekleri bir tehditle sindirdi. Sultan Abdülhamid’in bu tehdidiyle `oyun,` artık hiçbir `Avrupa` devleti’nin oynatmaya cesâret edemeyeceği bir tarzda iptal edilmişti!.. İşte yıkılmaya yüz tuttuğu yıllarda bile Peygamber’ine ve mânevî değerlerine hakâret ettirmeyen Osmanlı’nın, küffârın gönlüne saldığı korkunun derecesi buydu. Osmanlı’nın azâmet ve kudreti küffârın gönlünde öylesine yer tutmuştu ki; çevirdikleri hîle ve entrikalarla imparatorluğu yıkımın eşiğine kadar getirdikleri hâlde, vaktiyle içlerine işlemiş olan bu `korku` hâlâ onları sendeletiyor ve ister istemez geri adım attırıyordu!.. (1) Dışişleri Bakanlığı Arşivi, nr.: 12, s. 61, Rumuz: TS-TI. (2) C. E. Bosworth, "A Dramatisation of the Prophet Muhammad’s Life: ‘Henri de Bornier’s: Mahomet’", Numen, c. 17, s. 105-117. Leiden, 1970. (3) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y. Prk. HR.: 12/77. (4) Konu ile ilgili belgeler Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde kayıtlıdır. Bkz.: `Yıldız` Tasnifi, Y. A. Hus. nr. 235/11, nr. 237/50, nr. 242/44, nr. 243/62. (5) "Capitan Fracassa" Gazetesi, 15 `Nisan` 1890. (6) Ziyad Ebu’z-ziyâ - M. Emin Gerger, "İkinci Abdülhamid’in İslâm’ı Korumadaki Kudreti, Batı’da Yasaklattığı Piyesler", s. 25-26. bas.: 1998. (7) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y. A. Hus., nr.: 237/50. (8) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., nr.: 236/98. (9-10) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., nr.: 235/11. (11) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., nr.: 236/101. (12) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., nr.: 238/45. (13) Ömer Faruk Yılmaz, "Belgelerle Sultan İkinci Abdülhamid Han", s. 299. (14) Zekâi Konrapa, "Peygamber’imiz, İslâm Dini ve Aşere-i Mübeşşere", s. 485-487. bas.: İstanbul, 1963. (15) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y. A. Hus., 236/98. (16) İsmail Çolak, "Osmanlı’nın Peygamber Sevgisi", Vuslat Dergisi, s. 56, Şubat 2006. Edit 08.01.2016 16:04, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:14İşte Marak Edilen Başkanlık Sistemi.

    Yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının demokratik denetimi içinde, yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükûmet sistemidir. Başkanlık sistemi, Başkanlık hükûmeti sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Başkanlık sistemi uygulandığı kimi ülkelerde yolsuzluk, otoriterlik, nepotizm (tanıdık kayırma), diktatörlüğe `araç` olma[2] ve çoğulculuk karşıtı uygulamalar gündeme geldiğinde eleştirilerin ana odağı olmaktadır. Başkanlık sisteminin bulunduğu kimi ülkelerin yolsuzluk, nepotizm ve otoriterliğin aşılabilmesi amacıyla başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçtiği örnekler bulunmaktadır.[3] Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler genellikle cumhuriyet olduğu için devlet başkanları Türkçede cumhurbaşkanı olarak adlandırılır: İran Cumhurbaşkanı, Güney Kore Cumhurbaşkanı gibi. Yalnız Amerika Birleşik Devletleri de bir cumhuriyet olmasına rağmen, ülkenin resmî adında cumhuriyet geçmemesi sebebiyle `ABD` cumhurbaşkanı çoğunlukla sadece başkan olarak adlandırılır. Özellikleri Başkanlık sistemininin en tanımlayıcı özelliği yürütmenin nasıl ve ne şekilde seçildiğidir. Başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran temel özellik, yürütme organının biçimi ve rolü ile ilintilidir ve parlamenter sistemden farklı olarak, başkanlık sisteminde yürütme organı ile yasama organı iç içe geçmemiş durumdadır. Başkanlık sistemi aşağıdaki özellikleri taşır: Devlet başkanı yasa önermez fakat yasama organının (parlamento) yaptığı yasaları veto etme hakkına sahiptir. Buna rağmen yasama organından nitelikli bir çoğunluk bu vetoyu iptal edebilir. Bu yöntem İngiliz Monarşi sisteminde herhangi bir yasanın kraliyet onayı olmadan yürürlüğe konamayacağı konseptinden türetilmiştir. Sabit bir başkanlık süresi vardır. `Seçimler` planlanmış tarihlerde yapılır. Güvensizlik oyu ile hükûmet düşürülüp erken `seçimler` düzenlenemez. Bazı ülkelerde devlet başkanının kanunları ihlal ettiği durumlarda "Impeachment" denilen `meclis` soruşturmasıyla erken seçimlere gidilmesi şeklinde istisnalar vardır. Yürütme erki tektir. Kabine üyeleri devlet başkanıyla birlikte çalışır ve yürütme ile yasama organlarının ilkelerini tatbik etmek zorundadırlar. Başkanlık sisteminde devlet başkanının bakanlar kurulu için önerdiği adaylar ve hakimler yasama organı tarafından onaylanmalıdır. Devlet başkanı; kabine üyeleri, `ordu` veya yürütme erkinin herhangi bir çalışanını doğrudan yönetme hakkına sahiptir. Fakat hakimleri fesh etme veya `emir` verme gibi bir yetkisi yoktur. Yasama ve yürütmenin ayrıldığı yönetimlerde suçtan hüküm giymiş mahkûm ve suçluları affetme veya cezalarını hafifletme genelde devlet başkanının elindedir. "Başkan" terimi yalnızca başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelere has bir ifade değildir. Örneğin popüler olsun veya olmasın, yasal yollarla seçilmiş olsun veya olmasın bir diktatör de başkan olarak isimlendirilir. Aynı şekilde bunun tersi olarak pek çok parlamenter ve demokratik sistemlerde de devlet başkanı makamına büyük ve şatafatlı törenlerle geçer. ASLî ÖZELLİKLER Başkanlık sisteminin özetle aslî ayırdedici özellikleri şunlardır: Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir. Yürütme organı tek kişiden meydana gelir. Yürütme yasamanın güvenine dayanmaz. Tali özellikler Tali özellikler başkanlık sisteminin olmazsa olmaz şartları değildir. Başkanlık sistemi için yukarıda belirtilen üç asli özelliğin olması yeterlidir. Başkanlık sistemi aşağıda belirtilen tali özelliklerden birini taşımıyorsa başkanlık sistemi olmaktan çıkmaz. YÜRÜTME YASAMAYI FESHEDEMEZ Yürütme organında görev alan bir kişi aynı anda yasamada da görev alamaz. Başkan, yasama organının çalışmasına katılamaz. Devlet başkanının asli özellikleri Bazı cumhurbaşkanları monarşilerde olduğu gibi devletin yalnızca sözde başkanı hükmündedirler. Hükûmette aktif değildirler. Tamamen başkanlık sistemiyle yönetilen rejimlerde ise cumhurbaşkanı halk tarafından yürütmenin başı olarak seçilir. Bu tür yönetimlerde devlet başkanı ile hükûmet başkanı arasında ayrım yoktur. Bazı parlamenter sistemlerde monarşinin gereği olarak sembolik bir devlet başkanı vardır. İrlanda ve Portekiz buna örnektir. Güney `Afrika` gibi bazı ülkelerde yasama organı tarafından seçilen güçlü cumhurbaşkanları vardır. Bunlar başbakan gibi aynı yolla seçilirler ve hem hükûmet hem de devletin başıdırlar. Botswana, Marshall Adaları ve Nauru buna örnektir. YEREL YÖNETİMLER Yerel yönetimler başkanlık sistemi gibi şekillendirilebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nin bütün eyaletleri başkanlık sistemini kullanır. Japonya'da hükûmet parlamenter sistemi kullanır fakat yerel yönetimler yerel kurullarca seçilen vali ve başkanlarca yönetilir. Başkanlık sisteminin avantajları Başkanlık sistemini savunanlar bu sistemin dört ana avantajı olduğunu iddia eder: Doğrudan yetki — başkanlık sisteminde cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilir. Bazılarına göre bu; devlet başkanının gücünü dolaylı yollardan göreve getirilen liderlere kıyasla daha meşru kılar. ABD'de devlet başkanı halk oylamasından hemen sonra toplanan Seçiciler kurulu tarafından seçilir. Kuvvetler ayrılığı — Başkanlık sisteminde başkanlık ve yasama meclisi iki paralel yapı olarak işlev görür. Bu sistemin destekçilerine göre; böylelikle her iki birim birbirini karşılıklı olarak denetleyerek suistimalin ve makamın kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş olur. Hızlı karar mekanizması — Güçlü yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanı değişiklikleri ivedilikle işleme koyar. Fakat bunun yanında bazılarına göre kuvvetler ayrılığı sistemi yavaşlatır. İstikrar — Sabit bir görev süresi olan devlet başkanı her an değişebilecek bir başbakana kıyasla daha istikrarlı bir ortam temin edebilir. DOĞRUDAN YETKİ Başbakan genellikle milletvekilleri tarafından, devlet başkanı ise doğrudan halk tarafından seçilir. Buna göre başkanlık sisteminin destekçileri, halk tarafından doğrudan seçilmiş bir liderin herhangi bir yasama organı tarafından dolaylı yollardan seçilmiş bir lidere kıyasla daha demokratik olduğu görüşünü savunurlar. Başkanlık sisteminde oyverenler birden fazla seçiciler kurulu seçeneği sayesinde politik isteklerini daha net bir şekilde belirtmiş olurlar. Devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin onu daha sorumlu kılacağı da belirtilir. Bu argümanın arkasındaki neden olarak da başbakanın devletin aygıtları sayesinde kamuoyundan korunduğu fikri gösterilir. Fakat bunun yanında devlet başkanı kendisini seçen vatandaşların istediği yönde politikalar uygulamazsa şayet, yönetimden alınamaz.(ABD'de devlet başkanı yalnızca yasama meclisi soruşturmasıyla görevinden alınabilir.) KUVVETLER AYRILIĞI Ana madde: Kuvvetler ayrılığı Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılması; her iki birimin birbirini karşılıklı denetleyebilmesinden dolayı avantaj olarak kabul edilir. Parlamenter sistemde yürütme ve yasama birlikte hareket ettiğinden karşılıklı olarak birbirlerinin eleştirisini yapmaları çok nadir görülür. Yasamanın yürütmeyi durdurması güvensizlik oyu ile olur. Bu konuda başkanlık sistemini savunanlar "başbakanın yapacağı bir hatanın asla bilinemeyebileceği" görüşündedirler. Watergate skandalı hakkında yazılar yazan `eski` bir İngiliz politikacı "Böyle bir skandalın İngiltere'de olmayacağını düşünmeyin, olur ama belki hiç duymazsınız." demiştir. Kritikçiler bu durumun başkanlık sisteminde de benzer şekilde olduğunu söylerler. Buna göre eğer başkanlık sisteminde yasama meclisi başkanın partisindense şayet aynı durum söz konusu olacaktır. Buna cevaben devlet başkanının görevden alınması gibi bir korkusu olmadığından yasama meclisi üyelerinin eleştirilerini yapıcı olarak addecektir denir. Parlamenter sistemlerde parti disiplini çok önemlidir. Bir parti üyesi açıktan parti başkanını ve politikalarını eleştirirse partiden ihraç edilebilir. Güvenoyu yoklamasının varlığına rağmen başbakanın veya bakanlar kurulunun karar almasını durdurmak pratikte çok zordur. Parlamenter sistemde güvenoyu yoklaması başbakan ve kabinesince önerilen çok önemli bir yasanın parlamentonun büyük çoğunluğunca kabul edilmemesi gibi durumlarda gerçekleşir. Bu durumda iktidar partisi ya istifa edecektir ya da erken seçimlere gidecektir. İngiltere gibi bazı ülkelerde güvenoyu yoklaması yüzyılda birkaç kez gerçekleşir. 1931 yılında David Lloyd George seçilmiş bir komiteye: "Parlamentonun yürütme üzerinde hiç kontrolü yok; bu tam bir hikaye." (Schlesinger 1982) demiştir. HIZLI KARAR MEKANİZMASI Başkanlık sistemini savunanlar başkanlık sisteminin sorunlara parlamenter sistemden daha hızlı yanıt verip çözüm ürettiğini iddia ederler. Bir başbakan karar alacağı `zaman` yasama meclisinin desteğine ihtiyaç duyar, fakat başkanlık sistemindeki cumhurbaşkanı daha az bağlıdır. Başkanlık sistemini savunan farklı bir kesim ise karar verme mekanizmasının başkanlık sistemiyle yavaşladığını ve bunun son kertede sistemin faydasına olduğunu belirtirler. İSTİKRAR Başkanlık sisteminde, yürütme organını temsil eden cumhurbaşkanının yasama organını fesh etme yetkisi olmadığı gibi yasama organının da cumhurbaşkanını güvensizlik oyu ile düşürme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle iki organın da görev süreleri bellidir ve bu anlamda bir istikrardan söz edilebilir. Pek çok parlamenter hükûmetler güvenoyu yoklaması olmaksızın uzun süre yönetimde bulunsalar bile İtalya, İsrail ve `Fransa` (Dördüncü Cumhuriyet) gibi ülkeler istikrarı sağlama konusunda zorluklar yaşamışlardır. Parlamenter sistemin birden fazla partiden oluştuğu ve hükûmetin koalisyon ile kurulmaya zorlandığı durumlarda hükûmeti oluşturan herhangi bir parti koalisyonu her an terk etmekle tehdit edebilir. Pek çok kişi başkanlık sisteminin zor durumlarda daha ayakta kalıcı güçte olduğunu iddia eder. Büyük stres ve sorunlar içindeki bir ülkenin dönerli başbakanlıktansa sabit süresi olan bir cumhurbaşkanı tarafından yönetilmesinin daha sağlıklı olduğu belirtilir. `Fransa` Cezayir Bağımsızlık Savaşı esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. Aynı şekilde Sri Lanka sivil `savaş` esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. `Fransa` ve Sri Lanka'da yarı başkanlık sistemine geçişin olumlu sonuçlar verdiği ifade edilir. ELEŞTİRİLER Başkanlık sistemine getirilen eleştiriler dört ana noktada yoğunlaşır: Otoriter rejime olan eğilim — bazı `siyaset` bilimciler başkanlık sisteminin anayasal olarak stabil olmadığını söyler. Fred Riggs gibi bazı `siyaset` bilimcilere göre başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistem otoriter rejime dönüşmüştür. Dana D. Nelson 2008 yılında yayınlanan Bad for Democracy kitabında ABD'deki başkanlık sisteminin aslında demokratik olmadığını iddia eder. Kuvvetler ayrılığı — başkanlık sisteminde cumhurbaşkanı ve yasama meclisi iki paralel yapı şeklinde çalışır. Eleştirmenler bu durumun istenmeyen siyasi çıkmazlara neden olacağını ve cumhurbaşkanı ve yasama meclisinin birbirlerini suçlamalarına sebep olacağını söylerler. Liderlik değişiminde engeller — devlet başkanı görev süresi dolmadan görevinden alınamaz.[6] Eleştirmenler bunu çok büyük bir sorun olarak görürler. Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar — bazı `siyaset` bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan `ABD` dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir. Otoriter rejime olan yönelim Mecliste çoğunluğu sağlayamayan bir başbakan ya koalisyon yahut azınlık hükûmeti (örneğin 1997'de kurulan ANAP-DSP-DTP-Bağımsızlar koalisyonu) kuracaktır. Bir başbakan çoğunluk hükûmetini yönetse bile yine de parti üyelerine (yazılı olmayan kurallar) bağımlıdır. Diğer taraftan başkanlık sisteminde devlet başkanı diğer partileri marjinalize etmekle kalmaz, `kendi` partisi içindeki hizip grupları da etkisiz hale getirebilir. Hatta isterse mensubu olduğu partiyi terk bile edebilir. Bu sebepten görev süresi boyunca herhangi bir grupla ittifak ve işbirliği duymaksızın tek başına başkanlık durumu pek çok sebepten endişe vericidir. Bu konuda Juan Linz şöyle demiştir: Başkanlık sisteminde tehlike görev süresinin esnek olmamasıdır. Bu süre boyunca kazananlar ve kaybedenler çok net bir şekilde belirlenir ve kaybedenler 4 veya beş yıl yürütmeye veya yönetime en ufak bir müdahaleleri olmadan beklemek zorundadırlar. Sadece çoğunluğun desteğini gerektiren anayasaların sakıncalı olduğu söylenirken çok büyük yetkilerin tek bir kişiye verilmesi de aynı şekilde sakıncalı kabul edilir. Bazı `siyaset` bilimciler daha da ileriye giderek başkanlık sisteminin demokrasinin pratiklerini işletmede ve devam ettirmede zorluklar yaşadığını ifade ederler. Buna başkanlık sistemini uygulamaya koyan bazı ülkelerin daha sonra otoriter rejime kaymalarını örnek gösterirler. Seymour Martin Lipset ve başka `siyaset` bilimciler bu durumun demokrasiye götürmeyen ve ordunun büyük rol oynadığı politik kültürlerde yaşandığını ifade ederler. Başkanlık sisteminde yasama meclisi ve cumhurbaşkanı halktan eşit yetkiler alır. Hükûmetin değişik organları arasındaki çıkan anlaşmazlıkları çözmek çok zordur. Cumhurbaşkanı ve meclisin anlaşmazlık içinde olduğu ve hükûmetin işlevsiz kaldığı zamanlarda; ek anayasal manevralar yaparak sorunları çözmek için çok güçlü bir insiyak vardır. Ekvador bu demokratik kayba örnek olarak gösterilir. Ekvador siyasi tarihinde bazı devlet başkanlarının yasama meclisini görmezden geldiği ve hatta bir devlet başkanının Millet Meclisi'ne gözyaşartıcı bomba attırması bu örneklerdendir. Diğer bir cumhurbaşkanı meclisin isteklerini onaylasın diye askerlerce kaçırıldı. 1979'dan 1988'e kadar Ekvador, yürütme-yasama çatışması içinde kalıcı bir kriz atmosferi içerisinde kaldı. 1984'te devlet başkanı León Febres Cordero `meclis` tarafından atanan yargıtay üyelerinin koltuklarına oturmalarını fiziksel olarak engellemeye çalıştı. Brezilya'da devlet başkanları meclisin hiçbir söz hakkı bulunmayan yürütme kolları oluşturup hedeflerine ulaştılar. KUVVETLER AYRILIĞI Eleştirmenler başkanlık sisteminin oyverenlere parlamenter sistemdeki gibi hesap sorma hakkı vermedeğini ifade ederler. Devlet başkanı veya `meclis` karşılıklı olarak birbirlerini suçlayarak mesuliyetten kaçabilirler. `Eski` Maliye Sekreteri C. Douglas Dillon ABD'yi tanımlarken: "başkan kongreyi suçluyor, kongre başkanı suçluyor ve halk kafası karışık halde kalakalıyor" demiştir. LİDERLİK DEĞİŞİMİNDE ENGELLER Başkanlık sisteminde görülen başka bir problem de devlet başkanını görev süresi dolmadan görevden alamamaktır. Devlet başkanı; verimsiz ve halk tarafında sevilmeyen bir hale gelse ve hatta politikaları halkın çoğunluğu tarafından kabul görmese bile görev süresi dolana kadar görevde kalır. Örneğin ABD'nin dokuzuncu devlet başkanı William Henry Harrison'ın başkanlığının otuzikinci gününde ölmesiyle yerine geçen John Tyler. Tyler başkan olduktan sonra partisinin karşısında durmaya başladı ve önerilen pek çok yasayı veto etti. Bunun sonucu olarak pek çok kabine üyesi istifa etti ve Tyler partiden ihraç edildi. Başkanlık sisteminde bir cumhurbaşkanı sırf sevilmediğinden dolayı görevinden alınamasa da pek çok ülkede askeri darbelerce cumhurbaşkanı görevden alınmıştır. Parlamenter sistemlerde beğenilmeyen `liderler` güvenoyu yoklaması ile kolaylıkla görevden alınabilirler. Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar Bazı `siyaset` bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan `ABD` dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir. Aksine, tüm yürütme gücünün devlet başkanının elinde toplanması, demokratik denge unsurlarının yeterince güçlü olmadığı toplumlarda kolayca otoriter rejime yol açabilmektedir. Sabah Edit 08.01.2016 12:14, Emir Malik Kadıoglu

  • 21:34Ayağını Denk Al Rusya! (Günün Makalesi 2)

    Ayağını denk al `Rusya` batacaksın yoksa. Sen ATA'larımızın neler yaptığını görmedin mi? Sen bizim vatan hassasiyetimizi hiç farketmedin mi? -Ki bize bulaşırken çok cahil davrandın. -ki şunu söylemeliyim ki karşında `eski` Türkiye değil. Karşında yerli savunması olan dinamik bir ülke var. Batıyorsun `Rusya` işte zarardasın . Yenileceksin Rusya Yeneceğiz! Edit 07.01.2016 21:34, Emir Malik Kadıoglu

  • 18:48Atatürk Türk'lere Düşman Değildi. ( Günün Makalesi)

    Arkadaşlar bugün ki yazımızda Atatürk düşman olan kişilerden bahsedeceğiz. Atatürk olmasaydıda yaşardık diyenler, evet doğru yaşardınız ama kim bilir hangi ülkenin boyunduruğu altında ?! Atatürk başka bir ülkenin boyunduruğu altına girmeyi (Manda ve Himaye) asla kabul etmemiştir.Şimdi bunu belirttikten sonra gel gelelim başka mevzulara peki sorarım size Atatürk olmasaydı Kurtuluş Savaşını kim başlatacaktı ? Damat Ferit denen Ingiliz ajanı mı ? Belkide bir çoğunuz şuan : "Kurtuluş Savaşını Atatürk başlatmadı ki Kuvay-i Milliyeciler başlattı." Diyebilir ama şunu unutmamalıyız ki Kuvay-i Milliyecilerin direnişi işgalleri durdurmak için yeterli olmamıştı ve bu topluluk daha sonradan ayaklanmalar çıkararak Kurtuluş Savaş'ına engel olmuştu.Atatürk milleti için ölümü göze alarak bu direnişi başlatmıştır.2. Bir konu olarakta Atatürk dinsizde diyenlere Atatürk'ün şu sözüyle cevap veriyorum :"Dünyanın en büyük insani Hz.Muhammed'tir.". Tabii ki şunuda unutmamamız gerek ki Kurtuluş Savaşı'nın başarıya ulaşması sadece Atatürk'ün değil şanlı Türk askerininde bir başarısıdır. Sağlıcakla kalın ve yayınlanacak olan diğer yazılarımızı bekleyin. Edit 07.01.2016 18:48, Uraz Erten

  • 18:13Acun Ilıcalı, Rıdvan Dilmen ve Mesut Özil Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyarete gitti.

    `Acun Ilıcalı,` Rıdvan Dilmen ve Mesut Özil Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyarete gitti. Edit 07.01.2016 18:13, Emir Malik Kadıoglu

  • 17:39Türkiye Milli Füze Savunma Sistemini...

    Türkiye milli füze savunma sistemini 5-10 yılda kurabilecek. `Meclis` Savunma Komisyonu'na brifing veren Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, kamuoyunda füze ihalesi olarak bilinen Türk Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi ihalesinin iptal edilme gerekçesini 'sürekli bağımlılıktan kurtulmak' olarak açıkladı. 07 Ocak 2016 Perşembe 16:30 Al Jazeera'nin haberine göre, yakın çevresi gelişmiş füze sistemleri olan ülkelerle çevrili Türkiye, 2006-2015 yılları boyunca gündeminde olan füze savunma sistemi ihalesini milli sistemini kurabilmek için iptal etti. Ancak böyle bir sistemi kurabilmesi için 5 -10 yıl gerekecek. `Meclis` Savunma Komisyonu'na brifing veren Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, 15 Kasım 2015 tarihinde Başbakanlık kaynakları tarafından iptal edildiği açıklanan füze ihalesinin (T-LORAMIDS -Türk Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi) iptali konusunda komisyona şunları söyledi: ‘BİZ MİLLİ BİR PROJE BAŞTATTIK' "İhaleyi iptal ettik kararımızın anlamı şu: `Biz` milli bir projeyi başlattık. Yani Patriottan daha iyi bir sistemi şu anda Çin ile konuştuğumuz sistemden daha iyi bir sistemi geliştirmek üzere gayretlerimizi başlattık. Ama 'bu faaliyet 3 yılda sonuçlanır `biz` hava savunma sistemi kurarız' dersek çok aşırı iyimser bir şey söylemiş olurum. Bu 5 -10 yıl marjında olacak bir şeydir" Savunma Sanayii Müsteşarı ihalenin iptal edilme gerekçesini ise şöyle açıkladı: "Böyle bir sistem alındığında bunların sürekli idamesi, yazılımların güncellenmesi gibi bir `dizi` teknolojik unsur var. Orada `biz` her üç dört yılda bir ülkenin kapısını çalıp veya herhangi bir ülkeye bağlı kalabilirdik. Yenileme, modernizasyon gibi faaliyetlerde sürekli `bağımlılık,` bizim uzun vadede stratejik olarak çok arzu ettiğimiz bir şey değil." Yeni Akit Edit 07.01.2016 17:39, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:24Fenerbahçe Taraftarına Müjdeli Haber!

    Günün bomba transfer haberleri (6 Ocak 2016) Markovic müjdesi! İngilizler açıkladı... Fenerbahçe Liverpool'dan kiraladığı Lazar Markovic, performansı ile dikkat çekiyor... Sarı Lacivertli taraftarların sosyal medyadan `yıldız` oyuncunun takımda tutulması konusunda kulübe baskı yaparlarken, iyi `haber` İngiltere'den geldi. LİVERPOOL MARKOVİC'İ SATIYOR! RAKAM... İngiliz Basınının önde gelen gazetelerinden Daily Express, bugünkü araştırma haberinde Liverpool'un sezon sonunda Markovic'i satmayı düşünebileceğini yazdı. İngiliz Kulübüne yakın kaynaklara dayandırılan haberde Sırp futbolcunun 7. 3 milyon Sterlin lik bir bonservis bedeli ile Fenerbahçe'ye sezon sonunda kalıcı transfer olabileceği iddiasına yer verildi. (Lig TV) Skorer.com sitesinde yer alan haberlerin telif hakları `gazete` ve `haber` kaynaklarına aittir. Haberleri kaynak göstermeden kullanmayınız. Edit 07.01.2016 12:24, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:01Osmanlı'yı Anlamak.(Günün Makalesi)

    Bu yazımdaki asıl amaç size zorla Osmanlı sevgisi kazandırmak değil. Öncelikli amacım sizin biraz silkelenip kendinize gelmenize yardımcı `olmak.` Osmanlı Devleti 1299 yılında kurulmuş en başta küçük ama sonradan etkisini artırarak(Bazı kesimler farketmese de Bizans'ı içten çökerten devlet Osmanlıdır.)sık sık fetihler yapan ve etkisini her geçen gün artıran bir devlet olmuştur. Yükseliş Dönemi ile Cihan devleti olan bu devlet üç kıtaya bile yayılmış. Yayılmakla kalmayıp dünyadaki diğer devletleri bir nevi sömürgesi haline getirmiştir. Fakat bir İslam devletinin yükselişinden rahatsız olan diğer devletçikler birleşip Osmanlı'nın içine nifak tohumları sokmuşturlar.(Örnek verirsek: İttihat ve Terakki) Osmanlı duraklama dönemine girmiştir ve amaçlarına ulaşan diğer yabancı güçler son oyununu da oynayarak Osmanlı devletini öldürmüşlerdir... Bazı kesimler ne kadar inkar etselerde `biz` Osmanlı torunuyuz ve bu hep böyle kalacak. Osmanlı bitti sanılsa da bu Cihan İmparatorluğu hiçbir `zaman` bitmeyecektir. Çünkü bu devlet canlı canlı toprağa gömülmüştür (Hasta Ada'm muamelesi ile) Ama unutmasınlar ki torunları o Cihan Devletini toprağın altından çıkaracaktır ve o Cihan Devletinin Güneş'i ile kavrulacaktır. O gün yakındır. Sağlıcakla kalın. Edit 07.01.2016 00:01, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:12Fenerbahçe Genç yıldızların peşinde !

    Fenerbahçe'nin ara transfer döneminde Teknik Direktör Vitor Pereira'nın isteği üzerine genç ve gelecek vaad eden oyuncuları transfer etmek istediği söyeniliyor.Bu transferlerin amacı ise genç oyuncuları geliştirip büyük takımlara satarak bu işten `kar` elde etmek. Edit 06.01.2016 22:12, Uraz Erten

  • 16:55Yusufeli Barajı

    İş makinalarının yüzlerce metre yükseklikte havadan taşınmasıyla Türkiye'nin gündemine oturan Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santrali'nin tanıtım animasyonu projenin büyüklüğünü `gözler` önüne seriyor. Temelden yüksekliği 270 metre olan baraj çift eğrilikli beton kemer kategorisinde dünyanın üçüncü yüksek barajı olacak. Proje %100 milli bütçe kaynakları ile finanse edilmekte olup; Türk mühendis ve müteahhitleri tarafından inşa edilmekte. Yeni Akit Edit 06.01.2016 16:55, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:37İşte yapılan son seçim anketi

    GENAR'ın anketine göre bugün seçim olsa AK Parti'nin oy oranı 50.8, CHP'nin 25.7, MHP'nin 11.1, HDP'nin 10.2. olarak açıklandı. Yeni Akit Edit 06.01.2016 12:37, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:33Liderlerin Gafları Top 5 (Sizler için derledik)

    İşte gaflar: Kargaşaya,kaosa bizimle yürü Türkiye (Devlet Bahçeli) Yürüyen merdivende çıkan merdivende inmek (Devlet Bahçeli) Seks Cumhuriyet(Ahmet Davutoğlu) Terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyorum diyorsam bir bildiğim var herhalde (Kemal Kılıçdaroğlu) Namussuz Siyaseti getireceğim. (Kemal Kılıçdaroğlu) Edit 06.01.2016 12:33, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:14Bahçeli'den Skandal Sözler (Yılın Cevabı)

    Bahçeli: "Siz de cevabı hep hayır olan sorular soruyorsunuz."dedi. Edit 06.01.2016 12:14, Emir Malik Kadıoglu

  • 08:02Dünya yıldızı Fenerbahçe'ye...

    `Yaz` sezonunda Fenerbahçe'nin takip ettiği Falcao için `Fenerbahçe` görüşmeler başlattı. Radamel Falcao kiralık olarak gelebilir. Edit 06.01.2016 08:02, Emir Malik Kadıoglu

  • 23:22Fenerbahçe Transfer Haberleri

    Resmi siteden yapılan açıklama şöyle; "Fenerbahçe `Kadın` Basketbol Takımı, `Adana` Aski Takımı’nda forma giyen Kamile Nacickaite’yi 2015-2016 sezon sonuna kadar kiralamıştır. 1989 doğumlu Litvanyalı basketbolcu, 2015 – 2016 sezonun geri kalan kısmında Sarı Lacivertli forma ile mücadele edecek. Bununla birlikte bazı `sosyal medya` mecralarında çıkan `Kadın` Basketbol Takımımızın oyuncusu Marissa Coleman’ın bu transfer sonrasında takımdan ayrılacağına yönelik iddialar yalandır. Kamile Nacickaite’ye Fenerbahçe’ye hoş geldin diyor, Sarı – Lacivertli forma ile birlikte nice zaferler ve şampiyonluklar diliyoruz. `Fenerbahçe` `Spor` Kulübü" Edit 05.01.2016 23:22, Emir Malik Kadıoglu

  • 23:09Twitter harf sınırını kaldırıyor. (Günün Haberi)

    Geçtiğimiz Ağustos ayında özel mesajlardaki 140 karakter sınırını kaldıran `Twitter` şimdi de aynısını genel gönderilerimize (yani tweet'lerimize) uygulamaya hazırlanıyor. Re/code'un aktardığı gelişmeye göre, Twitter'ın hazırlamakta olduğu yeni özellikle birlikte artık 10,000 karaktere kadar uzunlukta tweet'ler atabileceğiz ki bu da neredeyse sınırsız demek. Twitter'a yakın kaynakların bilgilendirmesine göre, 'Beyond 140' (140'ın ötesinde) ismini taşıyan proje ilk çeyreğin sonuna doğru tamamlanıp aktif edilecek imiş. Henüz nasıl bir yöntem izleneceği kesinleştirilmiş değil ancak bir numaralı seçenek, standart tweet tasarımının sürdürülüp, bir nev'i 'tıkla genişlesin' diyebileceğimiz bir sistem dahilinde, tıklamamız ertesinde orijinal uzunluktaki tweet'in açılacak oluşu. Ki en mantıklısı da bu zaten. Aksi halde resimler, yazılar vs. derken karman çorman bir hal alması işten bile değil ne de olsa. Bekleyip görelim bakalım, dediğimiz gibi ilk çeyreğin sonuna (yani Mart ayı) yetiştirilmeye çalışılıyormuş. Edit 05.01.2016 23:09, Emir Malik Kadıoglu

  • 21:14AB’den üç ülkeye olağanüstü çağrı

    `Avrupa` Birliği Göç, İçişleri ve Vatandaşlık Komisyonu Başkanı; İsveç, `Almanya` ve Danimarkayı yarın olağanüstü toplantıya çağırdı Avrupa Birliği Göç, İçişleri ve Vatandaşlık Komisyonu Başkanı Dimitris Avromopoulos İsveç, `Almanya` ve Danimarkayı yarın olağanüstü toplantıya çağırdığını `Twitter` hesabından duyurdu. Toplantıya İsveç Göçmen Bakanı Morgan Johansson, `Danimarka` Entegrasyon Bakanı Inger Stojberg ve `Almanya` İçişleri Bakanlığından Ole Schröder davet edildi Edit 05.01.2016 21:14, Ahmetcivan08

  • 20:56Yasama, Yürütme ve Yargı Organlarının Başkanları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın `ev` sahipliğinde gerçekleşen yemeğe; Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, `Adalet` Bakanı Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Birinci Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı Serdar Özgüldür, Askeri Yargıtay Başkanı Tuğamiral Ahmet Zeki Liman, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı Tümgeneral Abdullah Arslan katıldı. Yemekte Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ile Cumhurbaşkanlığı Özel `Kalem` Müdürü Hasan Doğan da hazır bulundu. Edit 05.01.2016 20:56, Emir Malik Kadıoglu

  • 20:54Galatasaray Kulübü, Kasımpaşa'dan Ryan Donk'u transfer ettiğini resmen açıkladı.

    `Galatasaray` Kulübü, Kasımpaşa’dan Ryan Donk’u transfer ettiğini resmen açıkladı. Sarı-kırmızılılar, Hollandalı futbolcunun bonservisi için Kasımpaşa’ya 2 milyon 500 bin euro bonservis bedeli ödeyeceğini duyurdu Edit 05.01.2016 20:54, Ahmetcivan08

  • 19:22Namussuz Siyaset

    Ahmet Davutoğlu vaatlerimiz %70 ini gerçekleştirdik dedi ama bazıları hala Namussuz siyaseti getiremedi. Edit 05.01.2016 19:22, Emir Malik Kadıoglu

  • 19:163. Dünya Savaşı

    Şu anlık lafı fazla uzun tutmayacağım ama bilin istedim. Peygamber efendimiz 3.Dünya savaşının `Hatay` ili içerisinde Rus'larla ve Çinlilerle Müslümanların savaşacağını ve savaşı Müslümanların kazanacağını söylemiştir. İyi akşamlar Edit 05.01.2016 19:16, Emir Malik Kadıoglu

  • 19:10One minute...

    `AKP` susturduğu İsrail ile şimdi dost diyen bazı kesimler Peygamber Efendimizin Düşman olduğu müşriklerle yaptığı Hudeybiye Anlaşmasını ve ardından Mekke'nin Fethi'nin bilmez. `Emir` Malik Kadıoğlu Edit 05.01.2016 19:10, Emir Malik Kadıoglu

  • 19:04Sizce; Kim koyun?

    13 yıldır girdiği her şeçimde; Kaybeden bir partiye halen oy veren sen mi, Yoksa her seçimden tek başına galip çıkan AKP'ye oy veren ben mi, Sen Söyle Hangimiz Koyunuz? `Sevda` TÜRKÜSEV Edit 05.01.2016 19:04, Emir Malik Kadıoglu

  • 15:51Başkanlık Sistemi

    `AKP` - `CHP` görüşmesine ve `AKP` - `MHP` görüşmesinde `CHP` ve `MHP` tahmin edildiği gibi başkanlık sitemini desteklemedi. Varsın desteklemesinler `Recep Tayyip Erdoğan` halka soracağız dedi. Unutmasınlar ki halk milletvekillerinden büyüktür. Zaten %49 buçuk alan bir parti için referandum çok kolay. `Emir` Malik Kadıoğlu Edit 05.01.2016 15:51, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:21Lozan Anlaşması.

    Fazla değil 1-2 yıl önce bir arkadaşım bana : " Siz 2023'ü boş yere beklemeyin çünkü Türkiye batacak,Ayasofya klise olacak, Türkiye hakimiyetini kaybedecek, Türkiye Boğaz'lardan feragat edecek." gibisinden bir şeyler söyledi. Murat Bardakçı'nın yazısına dayanarak söylüyordu bütün bunları, onun gibi bir sürü kişi aynı şeyi söyleniyordu. Ortaya ise hiç kimsenin yazının sonunu okumadığı ortaya çıkıyordu. Çünkü yazının sonunda yazar bütün bunları ben uydurdum diyordu. Yani şunu söylemeliyim ki ne kadar inkar etmeselerde. Her ne kadar Lozan Anlaşmasını savunup Türkiye'nin bu anlaşmaya bağlı kalmasını isteselerde. Bu anlaşma 2023'de bitecek ve Türkiye özgürlüğüne kavuşacak. Örneğin "Şu an ki hükümet yeraltı kaynaklarını işlemiyor." Diye muhalefet olan ve bu anlaşmayı savunanlar varya. Kim bilir bu anlaşma bittiği `zaman` ne diyecek. Sevgilerle Emir Malik Kadıoglu Edit 05.01.2016 12:21, Emir Malik Kadıoglu

  • 11:55Yunan Ordu'sunu Denize Dökmedik. (Günün Makalesi)

    (Yazı eskide olsa lütfen sonuna kadar okuyun ) Çocukluğumuzda bize öyle öğrettiler, papağan gibi onlar da yineledi `biz` de yineledik. "Denize döktük" deyince gözümün önüne hep incir, tütün ve barut kokuları içinde Birinci Kordon'dan patır patır suya atlayan ve çırpıntılı İmbat dalgalarında debelenen Yunan askerleri gelirdi. Ya da bizimkiler onları arkalarından sopayla ya da süngüyle itiyorlar, onlar da cuppa denize... Öyle olmadı. Gerçi Kordon'dan patır patır denize atlayanlar vardı ama onlar sivillerdi!... Hem de İzmir'e girişimizden tam bir hafta sonra. Yangından kaçıyorlardı. Yüzlercesi de böyle öldü. "Denize döktük" deyimi, çok hoşumuza gittiği için "mecazi" anlamda kullanılmıştı. 26 Ağustos sabahı saldırıya geçtik, dört günde Yunan ordusu çözüldü. İzmir yolu açılmıştı, oraya varmamız da on gün sürdü. Onları yendik ama yok edemedik. Buna gerek de yoktu, bu bir "imha" savaşı değildi. Amacımız Yunan ordusunu bitirmek değil, topraklarımızın işgal altında tuttuğu kesiminden çekilip gitmesini sağlamaktı. Ege'yi cephede bozularak ve kaçarak, Doğu Trakya'yı da Mudanya Mütarekesi uyarınca "anlaşmalı" boşalttılar. İstanbul mu? Onun kurtulmasına daha çok vardı, tam on üç ay... İstanbul için kesin bir barış antlaşmasını beklemek zorundaydık. (Ama bu da yeni kuşaklara "hemen sağlanmış" gibi öğretildi. Öyle ya, İzmir'in kurtuluşu 9 Eylül, İstanbul'un kurtuluşu 6 Ekim... Arada bir ay var gibi görünüyor ama aslında bir yıl var.) Peki cephede ne oldu? Yunan ordusunun bir kısmı İzmir'e doğru çekildi, bir kısmı kuzeybatıya, `Kütahya` üzerinden Bursa'ya doğru kaçtı. Kuzeye kaçanlar Mudanya'dan Tekirdağ'a geçtiler. Bunları kovalayamadık, yetişemezdik, gücümüzü dağıtamazdık. Fevzi Paşa'nın yaptığı saldırı planında böyle bir şey de öngörülmemişti. "Kendi hallerine" bıraktık. İzmir'e kaçanların bir kısmı sağı solu yakıp yıkarak peyderpey şehre ulaştı ve buradan gemilere bindirildiler. Son birlikler 8 Eylül günü limandan ayrıldılar. Yüksek Komiser, yani Genel Vali Aristidis Steryadis, "şehirde Yunan yönetiminin 8 Eylül gecesi saat 22.30 itibarıyla sona ereceğini" açıklayan bir bildiri yayınladı, sonra o da bir gemiye binip gitti. (Korkusundan ve utancından Yunanistan'a dönemedi ve Güney Fransa'da sürgünde öldü.) O `gece` boyunca İzmir, deyim yerindeyse askıda, havada kaldı... 9 Eylül sabahı öncü birliklerimiz (süvariler) şehre girdiklerinde, İzmir'de tek tük kaçamamış, sivil giyinmiş, halkın arasına karışmış ya da biryerlere saklanmış ve korkudan tir tir titreyen Yunan askeri bulunuyordu... Ancak Yunan ordusunun "tamamı" bu da değildi. Bazı birlikler de yarımada boyunca Çeşme ve Urla'ya doğru çekildiler, oradan Sakız'a ve Midilli'ye geçtiler. Bunlara da ilişilmedi, artık daha fazla kovalanmadılar. Çünkü bizim de "pilimiz zayıflamıştı" açıkçası... Adamlar o kadar ucuz kurtulmuşlardı ki, birkaç gün sonra darbe yapıp Gounaris hükümetini devirecek ve Atina'ya gidip oraya el koyacak gücü de buldular kendilerinde! İşin gerçeği budur. "Yunan ordusunu imha ettik" diyenlere inanmayınız. Ahmaklara ve kötü niyetlilere de özel duyurumuzdur: Bütün bunlar, kazandığımız büyük ve parlak zaferin şanına gölge düşürmez. Savaşı `biz` kazandık ve kesin kazandık. Fakat şu "kahpe Yunan" edebiyatını da, seksen `sekiz` yıl sonra ve "komşularla sıfır sorun" politikamız uyarınca, "o günkü düşmanımız, bugünkü dostumuz" şeklinde isterseniz artık gözden geçiriniz... Bayramınız mübarek olsun efendim. Engin ARDIÇ/Sabah Edit 05.01.2016 11:55, Emir Malik Kadıoglu

  • 23:13Türklük Zulüme Boyun Eğmemektir . Türklük Mazluma Umut Olmaktır.(Günün Makalesi)

    "Türklük;zulüme boyun eğmemektir,Türklük Mazluma umut olmaktır." Diyordu Diriliş Ertuğrul dizisindeki Ertuğrul. Bu söz bir dizide söylenmiş olsa da aslında gerçeği tamamıyla yansıtmaktadır. Türklüğün özü Budur aslında. Yıllarca ecdadımız kuru milliyetçilik yapmamış ve Türklüğü en son mertebeye ulaştırmaya çalışmışlardır.Tabi bu arada diğer ırkları da küçümsemiyerek. Günümüzde de kuru milliyetçilik yapanlar var hala. Katledilen hiç bir Müslümana acımayan Güya Türk milliyetçisi Müslümanlar şimdide Türkmen dağı hakkında hiç bir şey yapmıyorlar. Saraya yürüyeceğiz diyenler hadi gidin Türkmen kardeşlerimize yardım edin. Dediğim gibi milliyetçilik kuru laf ile olmaz. Milliyetçilik aynı zamanda dindaşlarımızı koruyan bir ilke olmalıdır. Eğer MİLLİYETÇİLİK TÜRK OLMAYAN MÜSLÜMANLARIN KATLEDİLMESİNE GÖZ YUMMAKSA BEN MİLLİYETÇİ DEĞİLİM. AKP ye millet düşmanı, vatan düşmanı diyenler ise lütfen devam edin okumaya ve yerli savunmadaki yenilikleri görün. Unutmayın ki artık dışa bağımlı değil dışa satan bir ülke var. Milli Silahlarımız (Yerli)! Türk savunma sanayi son yıllarda yaptığı atakla birçok alanda başarılı projeler gerçekleştirmeyi başardı. Milli tank, milli uçak ve milli uydu projeleri devletin büyük kararlılığı ile devam ediyor. Türkiye'nin bölgesinde liderlik iddiasını artıracak ve ordunun gücünü katlayacak projelerimiz. 1- SOM Füzesi 1- SOM Füzesi Pil bataryasına kadar tamamını TÜBİTAK tarafından geliştirilen SOM füzesinin menzili 200 kilometreye ulaşıyor. Uçaktan, karadan ve denizden atış imkânına sahip olan SOM füzesi hedefi, GPS ile uydudan ve yer haritası ile buluyor. Testleri tamamlarak seri üretime geçen füzeler Türk Silahlı Kuvvetleri'nin envanterine girdi. * SOM füzesinin menzilinin 500 kilometreye çıkarılması için de çalışmalar devam ediyor. 2- ROKETSAN UMTAS - TANKSAVAR FÜZE SİSTEMİ 2- ROKETSAN UMTAS - TANKSAVAR FÜZE SİSTEMİ UMTAS öncelikli olarak taarruz helikopterlerinden kullanım için geliştirilen bir tanksavar füze sistemidir. Üzerinde barındırdığı yüksek teknoloji ile modern savaş alanındaki tüm zırhlı tehditlere karşı etkilidir. Taktik Özellikler : -Gündüz-gece ve tüm hava koşullarında görev yapabilme özelliği -At-Unut ve At-Güncelle kullanım modları -Hedef güncelleme yeteneğinin sunduğu esneklik ile; Sutre arkasından atış Sutre arkasından gizlenmiş hedeflere atış Hassas vuruş noktası ayarlayabilme Vuruş etkinliği değerlendirme imkanı -Sabit ve hareketli hedeflere karşı kullanım -Geniş açısal fırlatma zarfı ile platform doğrultusu dışındaki hedeflere etkinlik -Sıvı yakıt yangını ve kurşun çarpmasına duyarsız mühimmat özelliği UMTAS helikopter platformlarının yanısıra diğer hava,kara ve deniz platformlarından kullanıma uygun özellikte bir sistemdir. *Geliştirme dönemi çalışmaları kapsamında uçuş testlerine devam ediliyor. Milli ATAK helikopteri T129'un Umtas ile ilk testleri başarılı olmuş ve 3750 metreden hedef vurulmuştur. Projede testlerin ardından seri üretim aşamasına geçilecektir. 3- T129 ATAK HELİKOPTERİ 3- T129 ATAK HELİKOPTERİ AgustaWestland tasarımı A129 gövdesinin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarına uygun şekilde; motor, aktarma organları ve kuyruk pallerinin değiştirilmesine ilave olarak milli aviyonik ve silah sistemleri ile teçhiz edilmesi sonucu ortaya çıkan T129, halen dünyada kendi sınıfındaki en etkin taarruz helikopteri olma ünvanını elinde tutmaktadır. TUSAŞ tesislerinde üretimi tamamlanan ilk T129 A prototipi ilk uçuşunu 17 Ağustos 2011’de gerçekleştirmiştir. İtalya’da üç adet ve Türkiye’de iki adet prototip ile devam eden test ve kalifikasyon faaliyetleri kapsamında kalifikasyon tamamlanana kadar toplam 750 saate yakın uçuş gerçekleştirilmesi planlamıştır. ATAK Pilotlarının harbe hazır hale gelmesi için hayati önem taşıyan Entegre Eğitim Sistemi Projesi de TUSAŞ Ana Yükleniciliğinde gerçekleştirilecek. Böylelikle, T129 Helikopterlerinin envantere girmesiyle beraber, pilot eğitimleri daha maliyet etkin şekilde verilebilecek. TUSAŞ’ın Ana Yüklenici olarak belirlenmesi, ATAK Programı’nda yalnızca TUSAŞ’ın oluşturduğu bazı kritik bilgilerin doğrudan simülatörlerde kullanılmasını mümkün kılıyor. Bu durum kritik bilgilerin gizliliğinin korunması açısından önemli bir avantaj sağlıyor. 4- BORA-12 4- BORA-12 BORA-12 (JNG-90) Keskin Nişancı Tüfeği, Jandarma Genel Komutanlığı ve MKE'nin ortaklığıyla geliştirilmiş yüzde 100 Türk yapımı bir keskin nişancı silahıdır. MKE'nin Kırıkkale tesislerinde tasarımı ve üretimi gerçekleşen Bora-12 7,62mm çapında 1200 metre etki mesafesine sahip bir keskin nişancı tüfeğidir. Uluslararası keskin nişancı tüfeği yarışmasında gündüz ve gece atışlarında tam başarı sağlayarak rakiplerini açık ara farkla geride bırakmıştır. Tüfeğin özellikleri arasında, diğer keskin nişancı tüfeklerinde olmayan dipçik boy mesafe ayarı, kaynak (elmacık kemiği - tüfek temas noktası) bölgesi yükseklik ayarı, tetik ve kabza arası mesafe ayarı özelliklerine sahiptir. 5- T-155 FIRTINA OBÜSÜ 5- T-155 FIRTINA OBÜSÜ Türkiye'nin kendi ürettiği ilk topçu sistemi olan T-155 Fırtına obüsü, F-16 savaş uçaklarından sonra en etkili silahların başında geliyor. Fırtına, hareket halindeyken 30 saniye içinde atış görevine hazır olabiliyor. 1 dakika içinde 6 top atışı gerçekleştirebilen Fırtına, atış görevinin tamamlanmasının ardından 30 saniye içinde mevzi değiştirebiliyor ve böylece düşmanın karşı ateşine maruz kalma riskini minimum düzeye indiriyor. Fırtına'nın ASELSAN tarafından geliştirilen özgün atış kontrol sisteminin en önemli özelliği, 8-25 kilometre arası mesafelere yapılan atışlarda farklı namlu açılarından ardarda atılan üç merminin, hedefe aynı anda ulaşması ile üç obüsün atış gücünü tek başına karşılayabilmesidir. 6- ALTAY MİLLİ TANK 6- ALTAY MİLLİ TANK Koç Grubu'na bağlı Otokar'ın ana yüklenicisi olduğu projeye 2007 yılında başlandı. Üçüncü nesil ana muharebe tankı olarak geliştirilen Altay, ismini Kurtuluş Savaşı'nda 5. Süvari Kolordusu'nu komuta eden Fahrettin Altay'dan almıştır. Altay projesinin teknik destek sağlayıcısı Güney Kore'nin Rotem firmasıdır. "Altay" olarak adlandırılan tankın tasarım, geliştirme, prototip imalatı, test ve sertifikasyon aşamalarının tamamlanması için 500 milyon dolar mali kaynak ayrılmıştır. 7- AKYA MİLLİ TORPİDO 7- AKYA MİLLİ TORPİDO Türk Deniz Kuvvetleri Araştırma Merkezi Komutanlığı (ARMERKOM) sorumluğunda Güney Kore desteğiyle AKYA adı verilen 553 mm standart çaplı yeni tip ağır torpido üretildi. Projede torpidonun harp başlığı hususunda ROKETSAN, TÜBİTAK ise sonar bölümlerinde sorumluluk aldı. 8- MİLGEM MİLLİ GEMİ 8- MİLGEM MİLLİ GEMİ "Milli" ve "Gemi" kelimelerinin kısaltılmasından türetilen Milgem projesiyle milli imkânlarla modern muharip gemi üretilmesi amaçlandı. Geminin tamamen özgün ön dizaynı 2004 yılında tamamlandı ve geminin ilk kaynağı 26 Temmuz 2005 tarihinde İstanbul Tersanesi Komutanlığında atılarak geminin inşa sürecine geçildi. 27 Eylül 2008'de Preveze Deniz Muharebesinin 470nci yıldönümü ve Deniz Kuvvetleri Gününde ilk yerli gemimiz olan Heybeliada (F-511) denize indirildi. 02 Kasım 2010 tarihinden itibaren deniz seyirlerine başlanarak performans kontrolleri yapıldı. Milgem projesinin ikinci gemisi olan Büyükada (F-512)'nın tekne inşası da İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda devam etmektedir. 99 metre boyundaki geminin, azami genişliği ise 14.40 metreyi buluyor. 9- ANKA İNSANSIZ HAVA ARACI 9- ANKA İNSANSIZ HAVA ARACI Adını efsanevi masal kuşu Zümrüd-ü Anka kuşundan alan insansız hava aracı Türk havacılık şirleti TAI (Turkish Aerospace Industries) tarafından üretildi. Test uçuşundan da başarıyla çıkan Anka, 17,3 metre kanat açıklığı, 8 metre boy ve bin 600 kilo kalkış ağırlığıyla kendi sınıfının en üst kapasiteli uçakları arasında yer alıyor. Anka, 155 beygirlik dizel motor ile 24 saat havada kalacak ve benzerlerinden daha fazla yük taşıyacak. Gündüz ve gece keşif, gözetleme ve hedef tespiti yeteneklerinin en gelişmişlerine sahip uçak otomatik olarak inip kalkabilecek. 7 bine yakın parçadan oluşan ve büyük oranda karbon kompozit malzemeden imal edilen uçağın gövde ve kanatları ile radar görünürlüğünün düşük olmasına özen gösterildi. Anka’nın 23 bin feet irtifaya çıkıp 18 saat havada kalması hedefleniyor. 10- ATMACA MİLLİ GEMİSAVAR 10- ATMACA MİLLİ GEMİSAVAR Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın ihtiyacı için geliştirilen gemisavar füze sisteminin ismi Atmaca olarak belirlendi. 8o milyon euro değerindeki sözleşmenin imzalanması ile prototip geliştirme çalışmalarına başlandı. Roketsan ana yükleniciliğinde sürdürülen projede füzelerde kullanılacak RF arayıcı başlık Aselsan sorumluluğunda geliştiriliyor. 11- ARMA ZIRHLI MUHARABE ARACI 11- ARMA ZIRHLI MUHARABE ARACI Otokar'ın ürettiği Arma 8x8 isimli zırhlı muharebe aracı karanlıkta, siste, dumanda hiçbir ışık yakmadan termal kamera ile yolu ve etrafı görme ve ilerleme imkanı sağlayacak. Aracın Amfibi kit sayesinde hiçbir ön hazırlık yapmadan suda yüzebilmesi ve suda saatte 8 kilometre hız yapabilecek. Sürücü ve komutan dahil 12 personel ve 24 ton azami yük taşıyabilen araç, 450 beygir gücünde motora ve 7 ileri 1 geri vitese sahip bulunuyor. Araç, 1 depo yakıtla 750 kilometre yol alabilecek. 12- BMC KİRPİ 12- BMC KİRPİ BMC tarafından Kirpi ismiyle üretilen mayına karşı korumalı 2,5, 5 ve 10 tonluk taktik tekerlekli araçlar yüzde 70'i yerli imkanlarla üretildi. Zırhlı araçlar bir depo benzinle 800 kilometre yol katederken lastikleri patlasa bile tekrar şişerek 40 kilometre gidebiliyor. Kirpi'nin Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine katılmasıyla birlikte terör örgütünün mayınlı saldırılarından güvenlik güçleri kurtarıldı. PKK'nın kabusu olan araçlar, askerlerin güvenli bir şekilde sevk edilmesine imkan sağladı. 13- COBRA - ZIRHLI TEKERLEKLİ ARAÇ 13- COBRA - ZIRHLI TEKERLEKLİ ARAÇ Otokar Cobra, Otokar'ın araştırma ve geliştirme ekibi tarafından silahlı kuvvetlerin zırhlı tekerlekli araç (ACV) ihtiyacı doğrultusunda geliştirildi. 9 personel taşıma kapasiteli lastik tekerlekli 4x4 Cobra Zırhlı Aracı değişik tiplerde üretilmektedir. Aracın aynı zamanda amfibik versiyonu da bulunmaktadır. 14- GÖKTÜRK MİLLİ KEŞİF UYDUSU 14- GÖKTÜRK MİLLİ KEŞİF UYDUSU Göktürk keşif ve gözetleme uydusu, özellikle Avrupa, Kafkaslar ve Ortadoğu'da askeri istihbarat amaçlı yüksek çözünürlüklü görüntü alınmasını sağlayacak. Uydu, Türkiye'nin terörle mücadelede elini güçlendirecek. Uydu için 2009 yılında İtalyan Telespazio şirketiyle sözleşme imzalandı. İtalyan şirket, Fransız savunma şirketi Thales'le birlikte projeyi yürütüyor. Projenin Türk ortakları ise Aselsan, TÜBİTAK, Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü. 15- GÖZCÜ MİNİ İNSANSIZ HAVA ARACI 15- GÖZCÜ MİNİ İNSANSIZ HAVA ARACI Gözcü Mini İHA, Türkiye'nin Baykar Makine Sanayii ve Kale KALIP firması tarafından üretilen insansız hava aracı. Mini İHA, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından hava keşif ve haber alma görevlerinde kullanılması için tasarlandı. Şu an TSK tarafından sahada kullanılmaktadır. Elle fırlatılarak uçurulan Gözcü, saatte 55 kilometre hıza ulaşabiliyor. 16- HÜRKUŞ EĞİTİM UÇAĞI 16- HÜRKUŞ EĞİTİM UÇAĞI TAI tarafından tasarımı yapılan yerli uçağımız Hürkuş, orta-seviye eğitim için hava kuvvetlerinde kullanılacak. Yurtdışına da satılması hedeflenen ve isminin ünlü havacımız Vecihi Hürkuş'tan alan uçak, gece ve gündüz görev yapabilme kabiliyeti ile öğretmen ve öğrenci pilotun arka arkaya oturduğu, tek turboprop motorlu bir konfigürasyona sahip olacak. 17- İDA(İNSANSIZ DENİZ ARACI) 17- İDA(İNSANSIZ DENİZ ARACI) Global Teknik A.Ş. mühendisleri, TÜBİTAK'ın da desteğiyle yaklaşık 3 milyon dolara 30 knot hız yapabilen, uydu vasıtasıyla dünyanın her tarafından sevk ve idare edilebilecek, üzerine radar, sonar, su altı kamerası, robot kolları, hafif makineli tüfek sistemleri gibi cihazların monte edilebileceği insansız deniz aracı (İDA) ortaya çıkardılar. 4 metre uzunluğundaki İDA, Dünyada ABD ve İsrail'in öne çıktığı alanda Türkiye'nin iddialı bir şekilde yer almasına imkan sağlayacak 18- KASIRGA TR-300 FÜZE 18- KASIRGA TR-300 FÜZE WS-1 roket sistemi Üzerine şekillenen 302mm çapındaki Kasırga roketi; fren halkası takılı olarak 80km, fren halkası takılı olmadan 100km menzile ulaşabilmektedir. 19- MPT 19- MPT 3 ayrı ekipte 40 uzmanın 2 yıllık çalışması sonucunda, TSK'nin istediği özellikleri taşıyan, yurtdışında da pazar bulabilecek modern bir tüfek üretildi. Modern Piyade Tüfeği'nde de M-16 mekanizmasından türetilerek özgünleştirilen bir sistem kullanılıyor. 4.3 kilogram ağırlığında, mermi çapı 7.62 mm, boyu 88 cm, şarjörü 20 mermi kapasiteli MPT'nin etkili atış menzili 400 metreyi buluyor. 20- PARS ZIRHLI MUHAREBE ARACI 20- PARS ZIRHLI MUHAREBE ARACI Pars 8x8 ismi verilen yeni nesil tekerlekli zırhlı aracın Pars 6x6 modeli de üretildi. Aracın motoru ön yerine ortaya yerleştirilerek yük dağılımı konusunda büyük avantaj sağlandı. Ön ve arkasında kameraların yer aldığı aracın görüş açısı benzer araçlara göre oldukça geniş tutuldu. 21- TÜBİTAK AKILLI BOMBA 21- TÜBİTAK AKILLI BOMBA Uçaktan atılan bombalara güdüm yeteneği kazandıran (HGK) geliştirilerek 2000 lb Mk-84 genel maksat bombalarını akıllı bombalara dönüştürüyor. Emir Malik Kadıoğlu Kaynakça:Onedio.com Edit 04.01.2016 23:13, Emir Malik Kadıoglu

  • 20:36

    `Quiz` sorularının Nasıl hazırlandığını yorumlardan belirtir misiniz lütfen. Edit 04.01.2016 20:36, Emir Malik Kadıoglu

  • 20:30Salon Turnuvası

    An itibari ile `Fenerbahçe` 4-2 `Beşiktaş` (Salon turnuvası) Edit 04.01.2016 20:30, Emir Malik Kadıoglu

  • 20:26AKP MHP görüşmesi

    Çelik: Bahçeli,güçlendirilmiş parlamenter sisteminden yana olduğunu söyledi. Edit 04.01.2016 20:26, Emir Malik Kadıoglu

  • 17:23Salon Turnuvası

    İşte dün yapılan salon turnuvasının sonuçları: `Galatasaray` 6-5 Fenerbahçe Beşiktaş 5-5 `Trabzonspor` Edit 04.01.2016 17:23, Emir Malik Kadıoglu

  • 16:5026 ülkenin tapusu Türkiye'nin elinde.

    Bu tapuların ilgili devletlere sorunlarını çözmek için gönderildiğini söyleyen Türkoğlu "Özellikle Balkan bölgesindeki ülkelerin tamamın tapusu Türkiye’de mevcut” diye konuştu. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanı Zeynel Abidin Türkoğlu devam eden kadastro çalışmaları ve tapu arşivleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye'de uzun süredir devam eden kadastro çalışmalarında sona gelindiğini söyleyen Türkoğlu “Kadastro çalışmalarının yüzde 97'si bitti. Yüzde 3'lük ihtilaflı bölge var. Bunlar da çözülmeye çalışılıyor. `Orman` ve `terör` sıkıntıları olan bölgeler. `Terör` olaylarından dolayı geçmişte bazı köyler boşaltılmış durumda, onun için de sıkıntı çözülemiyor” diye konuştu. JAPONLAR DAHA ÇOK GELİYOR Tapu arşivleme çalışmalarının da devam ettiğini belirten Türkoğlu arşivlerinde 3 bin 494 tapu ve tahrir belgesinin olduğunu söyledi. Arşivlerinde bulunan belgeleri araştırmacıların hizmetine sunduklarını söyleyen Türkoğlu “Türkiye'den ve dünyadan çok sayıda araştırmacı buraya geliyor. Amerikalı, İngiliz, İtalyan araştırmacılar çalışma yapmak için geliyorlar. Osmanlı'ya karşı en fazla ilgiyi Japon araştırmacılar gösteriyor. Türk araştırmacılardan daha fazla Japon araştırmacılar belgeleri araştırmak için müracaat ediyorlar. 1847 yılına kadarki belgeler araştırmacıya açık, ancak 21 Mayıs 1847 yılından sonraki belgeler araştırmacıya kapalı. 21 Mayıs 1847 yılından sonra mülkiyet arazisi rejimine geçiliyor. Özel kayıtları sadece yetkilisini ilgilendirir” ifadelerini kullandı. Zeynel Abidin Türkoğlu SORUNLARINI ÇÖZMELERİ İÇİN GÖNDERİYORUZ Tapu Kadastro arşivinde 26 ülkenin tapu kaydının bulunduğunun altını çizen Türkoğlu, şunları söyledi: “Osmanlı coğrafyasının hakim olduğu yerlerin tapuları Türkiye Devleti'nin elinde. Bu tapuları ilgili devletlere sorunlarını çözmek için veriyoruz. Makedonya'ya verdik, Yunanistan'la olan problemini bu tapu kaydı ile çözüyor. Libya'ya verdik, Tunus ile sorununu çözüyor. Kudüs'ün tapusu var. `Filistin` devletinin yetkililerine verdik. En son Kıbrıs'ın tapusunu yetkililerine verdik. `Suriye,` Irak, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna Hersek, Kosova, Balkan bölgesindeki ülkelerin tamamın tapusu Türkiye'de mevcut.” Abdülhamit'in 5 bin 619 özel mülkü var Abdülhamit Han'ın şahsi mülklerine ait olan ikinci nüsha defterin restore edildiğini ifade eden Türkoğlu, “Abdülhamit Han'ın Ortadoğu'da, Balkanlar'da ve Anadolu'daki mülklerinin kayıtları yer alıyor. Mekke ve Medine'deki, Suriye'deki, Batı Trakya ve Balkan adalarındaki mülkleri yer alıyor. Kudüs'te 146, Almus'ta 58, Halep'te ve İstanbul'da çok sayıda mülkü bulunuyor. Bunlar da genelde çiftlik tarzı yerler. Ortadoğu'da sadece 850 kayıt var. Bunlar devlet mali değil, şahsi mallar. Torunları, İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak bunlarda hak sahibi olabilirler. Toplamda 5 bin 619 adet kayıtlı şahsi mülkü var” ifadelerini kullandı. Ayasofya Vakfiyesi restore edildi En özel ve en çok kıymet verdikleri belgenin Ayasofya Vakfiyesi olduğunu söyleyen Türkoğlu, “65 metre uzunluğunda Arapça yazılmış vakfiye, Ayasofya Vakfiyesi'nde 12 cami, aşevi, şifahane yerlerini içeriyor. Camiler içinde Ayasofya Camii, Fatih Camii, Zeyrek Camii bulunuyor. Bu camilerin tek bir vakıf tarafından yönetildiği ve gelir giderinin ne olduğunu gösteren vakfiyedir. Vakfiye, rulo halinde, ahşap gül ağacından yapılan Kubur'da saklanmış. 1950'li yıllarda İngiltere gönderiliyor. Ve maalesef ilk 3 metresini çalıyorlar” diye konuştu. Belgeleri depolardan `Turgut Özal` çıkarttı 1980'lere kadar arşivciliğin depoculuk mantığı ile gerçekleştiğinin altını çizen Türkoğlu, “1984'te Turgut Özal'ın talimatı ile depolar açılarak tasnifleme çalışması başlıyor, 2004'e kadar da devam ediyor. 2004'ten sonra bu belgeler araştırmaya açılıyor, ancak zamanla belgeler yıpranmaya başlıyor. Bu sebeple 2007'de restorasyon atölyesini kurduk ve restorasyon atölyesinde belgeleri tedaviye başladık. 2010'lardan sonra belgeler dijital ortama geçirildi” diye konuştu. (Yeni Şafak gazetesi) Edit 04.01.2016 16:50, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:28Seçim...

    7 Haziran CHP:Biz kazandık.AKP kaybetti. MHP: `AKP` kaybetti. batırın püskeviti çaya. Hdp: Seçimin tek galibi biziz. CHP: Oy verin Gitsinler(Ama kimse bir yere gitmedi) MHP:Bizimle yürü Türkiye(Türkiye 13 yıldır koşuyor zaten) HDP: Barış için oy ver.(Yakma yıkmaya döndü.) 1 Kasımda yine hepsi Zafer kazanmış(!) hepsi `biz` kazandık dedi.Ama asla seçimin tek galibinden bahsetmediler. Edit 04.01.2016 12:28, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:17Kar Nedeni ile Tatil Edilen Okulların Bulunduğu İl ve İlçeler

    YOZGAT'TA `KAR` TATİLİ Yozgat'ta yoğun `kar` yağışı nedeniyle merkez ve Sorgun ilçelerinde eğitime bugün ara verildi. İl Milli `Eğitim` Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, bugün merkez ve Sorgun ilçelerinde eğitime ara verildiği, Saraykent ilçesinde de taşımalı `eğitim` yapan okulların `tatil` edildiği kaydedildi. ÇORUM Çorum'da etkili olan `kar` yağışı nedeniyle kent merkezi ve 5 ilçede eğitime bugün ara verildi. Valilikten yapılan açıklamada, `kar` yağışı ve buzlanma dolayısıyla kent merkezi ile Boğazkale, Bayat, Oğuzlar, İskilip ve Uğurludağ'daki ilk ve orta dereceli tüm okulların bugün `tatil` edildiği belirtildi. Kent merkezi ile söz konusu 5 ilçedeki kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan engelliler ile hamilelerin de bugün idari izinli sayılacağı kaydedildi. -Karabük Karabük'te yoğun `kar` yağışı nedeniyle il genelindeki bütün okullarda bugün `eğitim` ara verildi. `Karabük` Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, yoğun `kar` yağışının artarak devam etmesinin beklendiği belirtildi. Açıklamada, bu nedenle kentte Milli `Eğitim` Bakanlığına bağlı tüm okullarda `eğitim` öğretime bugün için ara verildiği kaydedilirken, buzlanma ve don olaylarına karşı da vatandaşların dikkatli olmaları istendi. -Uşak Uşak'ta akşam saatlerinde başlayan `kar` yağışı nedeni ile il genelindeki okullarda `eğitim` ve öğretime Valilik kararı ile bir gün ara verildi. `Uşak` Valisi Ahmet Okur sabah 06:00’da twitter’dan attığı tweet ile `kar` tatilini duyururken, `Uşak` merkez ve ilçelerde yoğun `kar` yağışı nedeniyle `eğitim` ve öğretime bir gün süre ile ara verildiğini belirtti. -Giresun Giresun'da `kar` nedeniyle merkez ve 6 ilçede bir gün, Yağlıdere ilçesinde ise 2 gün `eğitim` yapılamayacak. İl Milli `Eğitim` Müdürlüğü ile kaymakamlıklardan alınan bilgiye göre, Giresun'un merkez, Bulancak, Eynesil, Görele, Çanakçı, Piraziz ve Tirebolu ilçelerinde bugün, Yağlıdere ilçesinde ise 4-5 Ocak'ta tüm ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verildi. Doğankent ilçesinde de sadece köy okulları ile taşımalı `eğitim` kapsamındaki okullarda `eğitim` öğretime bir gün ara verilmesi kararlaştırıldı. `Giresun` Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, Giresun'da kamu kurum ve kuruluşlarında görevli hamileler ile engellilerin bugün izinli sayılacakları bildirildi. -Batman Batman'da olumsuz hava koşulları nedeniyle Sason ilçesinde iki, merkez ve diğer ilçelerde bir gün eğitime ara verildi. Valilikten yapılan açıklamada, `kar` yağışı ve don olayları dolayısıyla herhangi bir olumsuzluk ya da mağduriyet yaşanmaması için eğitime ara verilmesine karar verildiği bildirildi. Sason ilçesinde bugün ve salı günü, il merkezi ve diğer ilçelerde ise bugün eğitime ara verileceği duyurulan açıklamada, "Kamuda çalışan engelli ve `hamile` personellerimiz de bugün idari izinli sayılacaktır" ifadesine yer verildi. -Van Van'da, mahalle yollarının kapalı olması nedeniyle kent genelindeki tüm ilk ve orta dereceli okullarda eğitime bir gün ara verildi. İl Milli `Eğitim` Müdürü Kıyasettin Kırekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kentte ulaşımın sağlıklı yapılamadığı gerekçesiyle okulların `tatil` edildiğini söyledi. İl Hıfzıssıhha Kurulu'nun belediyelerden aldığı bilgiler doğrultusunda toplandığını belirten Kırekin, "Kurul üyeleri yaptıkları toplantının ardından mahalle yollarının çoğunun kapalı olması, ulaşımın sağlıklı yapılamaması nedeniyle sağlıklı `eğitim` hizmetinin yapılamayacağına karar verdi. Bu nedenle pazartesi günü kent genelindeki tüm ilk ve orta dereceli okullarda eğitime bir gün ara verildi" diye konuştu. -Zonguldak Zonguldak'ta yoğun `kar` yağışı nedeniyle okullar bugün `tatil` edildi. `Zonguldak` Valiliğinden yapılan açıklamada, olumsuz hava koşulları nedeniyle il genelindeki okulların bugün `tatil` edildiği belirtildi. Öte yandan, kamu kurum ve kuruluşlarındaki engelli ve `hamile` personelin de bugün idari izinli sayılacağı bildirildi. -Edirne `Edirne` il merkezi ve ilçelerde yoğun `kar` yağışı nedeniyle eğitime bir gün ara verildi. `Edirne` Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, kentte etkisini sürdüren `soğuk` ve yağışlı havanın hayatı olumsuz etkilediği belirtildi. Yoğun `kar` yağışı nedeniyle eğitime bir gün ara verildiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ''İlimizde yoğun `kar` yağışının yanı sıra hava sıcaklığındaki düşüşün devam edecek olması ve oluşabilecek buzlanma nedeniyle öğrencilerimiz için oluşabilecek riskleri bertaraf etmek amacıyla Valilik kararıyla pazartesi günü `Edirne` merkez ile Havsa, Lalapaşa, Süloğlu, Keşan, Meriç ve Uzunköprü ilçelerindeki temel `eğitim` ve orta öğretim okulları ile kurumlarında eğitim-öğretime bir gün süreyle Enez ve İpsala ilçelerinde sadece taşımalı `eğitim` öğrencileri için eğitime bir gün ara verilmiştir.'' -Bartın Bartın'da `kar` yağışı nedeniyle ilk ve orta dereceli okullar 2 gün `tatil` edildi. Valilikten yapılan yazılı açıklamada, `kar` kalınlığının bir metreyi aşması ve yağışın devam etmesi nedeniyle bugün ve 5 Ocak Salı günü il genelindeki ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verileceği bildirildi. -Rize Rize'de etkili `kar` yağışının ardından yaşanan buzlanma nedeniyle il genelinde eğitime bir gün ara verildiği bildirildi. `Rize` Valisi Ersin Yazıcı, yaptığı yazılı açıklamada, üç gündür etkili olan `kar` yağışının ardından oluşan buzlanma nedeniyle bazı olumsuzlukların yaşanabileceğine işaret etti. Olumsuz hava koşulları nedeniyle il genelinde `eğitim` ve öğretime 4 Ocak Pazartesi ara verildiğini belirten Yazıcı, "Meteorolojik veriler ışığında öğrencilerimizin sağlığı ve `ulaşım` güvenliği için merkez ve tüm ilçelerinde `okul` öncesi, temel `eğitim,` orta öğretim kurumları ile yaygın, özel öğretim ve özel `eğitim` kurumlarının 4 Ocak Pazartesi `tatil` edilmesine karar verilmiştir" ifadesini kullandı. Vali Yazıcı, il geneli ve ilçelerde kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan `hamile` ve engelli personelin de bir gün süreyle idari izinli sayılmasının kararlaştırıldığını kaydetti. -Kırklareli `Kırklareli` il merkezi ve ilçelerdeki yoğun `kar` yağışı nedeniyle eğitime bir gün ara verilmesi kararlaştırıldı. `Kırklareli` Milli `Eğitim` Müdürü İbrahim Korkmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, `kar` yağışı ve olumsuz hava koşulları nedeniyle il genelinde eğitime bir gün ara verildiğini söyledi. Korkmaz, yoğun `kar` yağışının yanı sıra hava sıcaklığındaki düşüşün de devam ettiğine dikkati çekerek, Valiliğin oluşacak buzlanma nedeniyle öğrencileri riske atmamak adına pazartesi günü eğitime ara verme kararı aldığını vurguladı. -Bitlis Bitlis'in merkez, Hizan, Mutki ve Güroymak ilçesinde ilk ve orta dereceli okullar bir gün `tatil` edildi. `Kar` yağışı, kapanan bazı yollar ve karayollarındaki buzlanmalar nedeniyle herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için `Bitlis` kent merkezi, Hizan, Mutki ve Güroymak ilçeleri ile bağlı köylerde eğitime bir gün ara verildi. Ayrıca, Hizan'da engelli ve `hamile` kamu çalışanlarının da bugün idari izinli sayılacakları belirtildi. -Sinop `Sinop` il merkezi ile 4 ilçedeki okullarda `kar` nedeniyle eğitime bir gün ara verildi. İl Milli `Eğitim` Müdürü Nevzat Türkkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede `kar` yağışının üç gündür etkisini sürdürdüğünü söyledi. Özellikle sahil kesiminde yer alan ilçelerde yoğun `kar` yağışı olduğunu belirten Türkkan, "Bu nedenle bugün il merkezi ile Ayancık, Türkeli, Gerze ve Erfelek ilçelerinde eğitime bir gün ara verilme kararı alınmıştır. Söz konusu ilçelerdeki okulların tamamı `tatil` edilmiştir" dedi. Ayrıca, `Sinop` Üniversitesinde bugün yapılacak sınavların da bir gün ertelendiği ifade edildi. -Samsun Samsun'un Alaçam, Ayvacık, Bafra, Çarşamba, 19 Mayıs, Salıpazarı, Terme, Tekkeköy, Yakakent ilçelerinde okullarda eğitime bir gün ara verildi. İl Milli `Eğitim` Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, yoğun `kar` yağışı nedeniyle ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında eğitime söz konusu ilçelerde bugün ara verildiği belirtildi. Açıklamada, gün içinde `kar` tatiliyle ilgili gelişmelerin `sosyal medya` üzerinden açıklanacağı bildirildi. -Artvin Artvin'in üç ilçesinde bugün `eğitim` ve öğretime ara verildiği bildirildi. İl Milli `Eğitim` Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, `kar` ve buzlanma nedeniyle Borçka, Arhavi ve Hopa ilçelerindeki tüm okullarda eğitime 4 Ocak Pazartesi ara verildiği belirtildi. -Trabzon Trabzon'da bazı ilçelerde `kar` nedeniyle eğitime ara verildiği bildirildi. İl Milli `Eğitim` Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, Araklı, Sürmene, Hayrat, Çaykara, Köprübaşı, Dernekpazarı ilçelerindeki tüm okullar ile Ortahisar ve Arsin ilçelerinde taşımalı `eğitim` kapsamındaki okullarda 4 Ocak, Of ilçesinde ise 4-5 Ocak'ta eğitime ara verildiği anımsatıldı. Bu ilçeler dışında Vakfıkebir ve Çarşıbaşı ilçelerinde de 4 Ocak Pazartesi eğitime ara verildiği ifade edilen açıklamada, diğer ilçelerde `eğitim` öğretimin devam edeceği kaydedildi. -Kastamonu Kastamonu'da, `kar` nedeniyle 3 ilçede bir gün, 3 ilçede ise 2 gün eğitime ara verildi. İl Milli `Eğitim` Müdürlüğü ile kaymakamlıklardan alınan bilgiye göre, Kastamonu'nun Abana, Cide, İnebolu ilçelerinde bugün Bozkurt, Şenpazar, Çatalzeytin ilçelerinde ise 4-5 Ocak'ta tüm ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verildi. Azdavay ilçesinde ise köy ve taşımalı `eğitim` kapsamındaki okullarda `eğitim` öğretime iki gün süreyle ara verilmesi kararlaştırıldı. -Mardin `Mardin` Valiliği, `soğuk` hava ve buzlanma nedeniyle Artuklu, Savur, Dargeçit ve Ömerli'de 2 gün, Midyat, Yeşilli, Mazıdağı ve Derik ilçelerinde ise 1 gün eğitime ara verildiğini bildirdi. Valilikten yapılan açıklamada, `kar` yağışının yanı sıra hava sıcaklığındaki düşüş ve oluşabilecek buzlanma nedeniyle yaşanabilecek olumsuzluklardan çocukların etkilenmemesi için eğitime ara verildiği belirtildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: ''Artuklu, Savur, Dargeçit, Ömerli ilçelerimizde 2 gün, Midyat, Yeşilli, Mazıdağı ilçelerimizde 1 gün `eğitim` ve öğretime ara verilmiştir. Derik ilçe merkezinde `eğitim` ve öğretim devam edecek olup, Böğrek, Beskavak, Bozbayır, Ballı, Hisaraltı, Aşağımezra, `Taşıt,` Dumluca, Bozbayır, Üçtepe, Yassıtepe, Demirli, Subaşı, Şahverdi, Düztaş, `Derinsu,` Meşeli, Subatan, Şerefli, Akıncılar, Burç, Goktaş, Üçkuyu, Bozok, Çayköy, Akçay, Aktaş, Düztaşçivili, Şeyhhabib, Pirinçli, Çukursu, Çiçekli mahallelerinde eğitime 1 gün ara verilecektir.'' Açıklamada, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan engelli personel ile `hamile` personelin de valilikçe idari izinli sayılacakları ifade edildi. -Şırnak Şırnak'ta olumsuz hava koşulları nedeniyle il merkezi ile bağlı belde ve köylerde eğitime bir gün ara verilmesi kararlaştırıldı. Valilikten yapılan yazılı açıklamada, il merkezi ile bağlı belde ve köylerde 4 gündür yoğun `kar` yağışı ve buzlanmanın etkili olduğu hatırlatıldı. Bu nedenle bugün ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verileceği duyurulan açıklamada, engelli ve `hamile` memurların da bir gün idari izinli sayılacağı ifade edildi. -Tekirdağ Tekirdağ'ın 9 ilçesinde `kar` yağışı nedeniyle eğitime ara verilmesi kararlaştırıldı. `Tekirdağ` Milli `Eğitim` Müdürü Halis İşler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yoğun `kar` yağışı nedeniyle bugün Süleymanpaşa, Çerkezköy, Kapaklı, Çorlu, Ergene, Saray, Hayrabolu, Malkara ve Muratlı ilçelerinde eğitime ara verildiğini bildirdi. -Ordu Ordu'da `kar` ve buzlanma nedeniyle bazı ilçelerde eğitime bir gün ara verildiği bildirildi. `Ordu` İl Milli `Eğitim` Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, il genelinde üç gündür etkili olan `kar` yağışının ardından meydana gelen buzlanmanın bazı olumsuzlukları beraberinde getirdiği ifade edildi. Açıklamada, olumsuz hava koşulları nedeniyle Çamaş, Çatalpınar, Fatsa, Gülyalı, Kabadüz, Korgan ve Perşembe ilçelerinde 4 Ocak Pazartesi `eğitim` ve öğretime ara verildiği ifade edildi. -Muş Muş'ta, `kar` nedeniyle yolları kapanan köy okulları ile taşımalı `eğitim` kapsamındaki okullarda öğrenci ve öğretmenlerin 1 gün idari izinli sayılacağı bildirildi. İl Milli `Eğitim` Müdürü Cevdet Arslan, yaptığı açıklamada, il genelinde 4 Ocak Pazartesi `eğitim` ve öğretimin devam edeceğini ancak yolları kapalı köy okulları ile taşımalı `eğitim` kapsamındaki okullarda öğrenci ve öğretmenlerin idari izinli sayılacağını belirtti. Milliyet Edit 04.01.2016 12:17, Emir Malik Kadıoglu

  • 08:04(Günün Makalesi) Paralel Akademi /Abdurrahman Dilipak

    Bir akademisyen arkadaşla konuşuyoruz. Üniversitelerde dönen dolapları anlatıyor. “Kaç üniversitesi var paralel yapının” dedim, kendilerine bağlı 13 üniversiteleri varmış. Etkili oldukları devlet üniversitesi sayısı daha çok. Üniversitelerdeki ihaleler, döner sermaye işleri, bilirkişilikler, akademik yayınlar, akademik dergiler.. İntihaller, sertifika programları, akademik programlar, eşdeğerlik konusu, yeterlilik sınavları say say bitmez. Bir arkadaş yabancı dil sınavlarına dikkat çekiyor. Bir başkası SANTEZ ve kalkınma ajasları ile ilişkilere dikkat çekiyor. Üniversitelerdeki `terör` eylemlerinin arkasında derin ve paralel yapının rolü olduğunu söylüyor. Yeditepe ve GATA Çevik Bir zamanında derin yapı tarafından kullanıldı. Ecevit’in Başkent Üniversitesi’nde başına gelenleri biliyorsunuz.. Paralel kolej ve dershaneler de bu konuda kullanılmadı mı?. Aslında Amerikan kolejleri niçin geldi ise bu topraklarda, bu dershane ve okullardan beklenen de aynı şeydi... ODTÜ, `Galatasaray,` Boğaziçi, Bilkent daha sonra Koç paralel yapının kuruluşu aşamasında, altyapı çalışmalarının merkez üssü gibi kullanıldı birileri tarafından. Bazı kürsülerin akademik çalışmaları içine gizlendiler. Yabancı akademisyenler ve dil öğretmenleri gibi gelip gittiler. Bazı akademisyenler misafir öğretim üyesi olarak davet edildiler. Aslında bunları çok gizleme gereği de duymadılar. Göstere göstere yaptılar. Yabancı vakıflar gelip burada bazı STK’larla bu maksatla ortak çalışmalar yaptılar.. Daha önce Özal üzerinde çalıştılar. Özal’ı durduk yerde Evren’e danışman yapmadılar. Baradey’i niçin Sisi’ye danışman yaptılarsa, Özal’ı onun için Evren’e danışman yaptılar. Gülen’i 60’lı yıllardan itibaren, `soğuk` savaştaki rolü, İran devrimi karşısındaki duruşu ile de onayladılar. Ama öte yandan sadece Nurcular üzerinden gitmek istemediler. Nurcular arasında başka grublarla da yıllardır Demirel üzerinden bir temasları vardı zaten. İkinci hedefteki kitle, Nakşilerdi. Özellikle de İskenderpaşa ile çok ilgilendiler.. İskenderpaşa Özal referansı ve Erbakan liderliğindeki harekete yakınlığı dolayısı ile önemliydi. Esat Coşan Hoca ile de `temas` kurmaya çalıştılar bildiğim kadarı ile. O bunu kabul etmedi. Türkiye’den niçin ayrıldı, vefatının arkasında bu konu ile ilgili bir şüphe var mı, bakmak gerek. Bu işin arkasındaki ekip, Nurculuk ve Nakşilik hakkında çok detaylı çalışmalar yaptılar.. `Din` algıları, siyasetle ilgileri, `insan` kaynakları, `eğitim` düzeyleri, `kendi` içlerindeki aykırılıklar, hepsi biliniyordu.. Bu çerçevede RP/SP ve `BBP` üzerinde çalışmalar da yaptılar. Mesela derin devlet içinde, daha sonra BÇG, Ergenekon, Balyoz adını verdikleri grubun tasfiyesi için Refah-Yol’u kullanmayı planladılar ama başarılı olamadılar. Yoksa Çiller bir gecede hidayete ermiş değildi. Susurluk’ta `kaza` yapan araçtaki Çatlı ve arkadaşları da bu planda ye alıyordu.. `Muhsin Yazıcıoğlu` bu plana destek vermeyip, Erdoğan’ı ve birtakım kişileri uyardığı için, bu vesile ile hayatından olmuş olabilir mi? Aslında paralel yapının bir şekilde içinde, kenarında, kıyısında liberal ve sol kesimden bir sürü `insan` vardı. Baykal da öyle bir gecede hidayete ermemişti. Ecevit de paralel yapı karşısında Merve Kavakçı karşısındaki radikal tavrından eser yoktu.. Koç ya da Boyner ya da TÜSİAD çevresinden birçok kişi zaten bir şekilde paralel yapı ile kol kola idi.. Türkçe olimpiyatlarının sponsor ve destekçilerine bakın, Abant Toplantılarının içinde, önünde, arkasında yer alanlara ve bu çevrelerin `ilişki` içinde oldukları, STK’lar, akademik çevrelere bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Daha doğrusu paranın izini sürün, sermaye grubları, `iş` dünyası, `para` kaynakları, finansal hareketleri izleyin o `zaman` ne demek istediğim daha kolay anlaşılır. Üniversiteler de `para` da var, `insan` kaynakları da. `Sınav` manipülasyonu da var.. Akademik casusluk da var. Bilimsel makale toplayıp, “yetersiz” diyip, yetersiz bulduklarını söyledikleri benzer birkaç makaleyi `kendi` adamlarından birine verip, yeniden yazdırıp, `kendi` adamlarını yükseltenler de.. Paralel yapı “Akademisyen Fabrikası” gibi çalıştı bir ara. Nasıl olsa her şey ellerinde idi. Lise mezunu birini alavere - dalavere nasıl doçent yaptıkları anlatılır. İstihbarat faaliyeti için kullandıkları boş diplomayı nasıl doldurup usulsüz birtakım işler çevirdikleri de anlatılır. Yani bu işin çivisi çıkmıştı. Amerikalılar da, İsrailliler de olup bitenleri anlayamaz, yönetemez hale gelmişlerdi. 17 Aralık’ta patlamamış olsaydı da bu `iş,` yine bir gün, bir şekilde patlayacaktı ve sonuçları, patlama geciktikçe daha vahim bir hal alacaktı. Yani Erdoğan’a boşuna kızıyorlar. Bu `iş` gaz dolu bir `balon` gibi yükseldikçe şişti, şiştikçe yükseldi ve 17 Aralık’ta paralel yapı `kendi` içinde panikleyince, “bommmmm”. Paralelciler güç zehirlenmesine yakalanmıştı. Hesap `kitap` birbirine karışmıştı. Gülen bu başarıyı kendinin manevi gücünde vehmediyordu. Hatta arkasındaki yabancı istihbarat örgütlerine karşı `kendi` gücünü isbatlamak için, `kendi` tabanına motivasyon, muhalifleri üzerinde caydırıcı baskı kurmak için abartılı bir meydan okuma gayretine girdiler.. Zaten BOP da kriz yaşanınca, perde gerisindeki güçler yeni bir politik aktör arayışına girince, Gülen elini çabuk tutmak istedi ve acele edince sonuçta olan oldu. Paralel akademinin gelinen noktada bir önerisi yok.. Gülen’in o karizması da artık ne `kendi` tabanına `umut` ve güven vermeye yetiyor, ne de İsrail’deki, Amerika’daki, İngiltere’deki, Vatikan’daki müttefiklerine `umut` ve güven veriyor.. Çeyrek asırlık bir oluşumda sona gelindi.. Erdoğan’ın şansına gelince, Gülen eliyle derin yapıyı tasfiye etti, şimdi `kendi` de paralel yapıyı tasfiye etmek istiyor.. `Arap` Baharı ve Büyük Ortadoğu planları da bitti. “Tarihin sonu” ve “Medeniyetler arası çatışma” planları, ılımlı İslam için yön gösterici bir tez olacaktı. O da bitti artık. Sahi şimdi, bundan sonra sırada ne var! Görünen köyün hikayesini anlatayım mı? Şans Erdoğan’dan yana. Paralel devlet ve paralel `din` için `gün batımı.` Batının açmazı şu; ne Türkiyesiz, ne de Türkiye ile birlikte. Bütün seçenekler Türkiye’nin “evet”ine bağlı.. Ve artık “hayır” diyebilen bir Türkiye var. `Oyun` bitti. Selâm ve dua.. Edit 04.01.2016 08:04, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:31Tolga Şardan/ Milliyet

    ''Terörle mücadelenin, teröristle mücadeleden farklı olduğu'' gerçeğinden yola çıkan İçişleri Bakanlığı, yeni proje hazırlığında. Milliyet gazetesi yazarı `Tolga` Şardan bugünkü yazısında, hükümetin terörle mücadele kapsamında Türkiye'de bir ilk olacak 'master plan' hazırlığında olduğunu söyledi. Hazırlanan plan, 'artık sadece teröristle değil, terörizmle nasıl mücadele edilmesinin gerekliğini' ortaya koyacak. İşte Şardan'ın o yazısı; Bakan Ala'nın talimatıyla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, ''Türkiye’nin ilk terörle mücadele master planı''nın çalışmasına başladı. Müsteşar Muhammed Dervişoğlu'nun başkanlığında oluşturulan çalışma ekibi, devletin, silahlı güçlerinin yanısıra sivil güçlerin de terörle mücadeleye nasıl katılacağını planlayacak. Planın yürürlüğe girmesiyle tüm kamu kurumları terörle mücadeleye destek verecek. PKK'NIN HİÇ Bİ TAKTİĞİ HÜKÜMETE SÖKMEDİ Hükümetin, geçen temmuzdan itibaren terörle mücadele konseptini değiştirmesi sonrasında PKK, Doğu ve Güneydoğu'daki il ve ilçelerde eylemlerini yoğunlaştırdı. Önce elinde yeterli eğitimli kadroların bulunmaması nedeniyle taktik değişikliğe giden PKK, yollara patlayıcı yerleştirip güvenlik güçlerini hareketsiz hale getirmeye çalıştı. Ancak, devletin bu eylemlere karşı geri adım atmaması üzerine, örgüt; bu kez de il ve ilçe merkezlerinde YDG-H unsurlarını kullanarak ''halk ayaklanması''nı uygulamak istedi. Devlet, PKK'nın bu atağına da karşılık verdi. DAĞ VE ŞEHİR KADROLARI ARASINDA İLETİŞİM KESİLDİ Güvenlik güçleri, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun valilere gönderdiği genelgenin ardından örgütün kontrolündeki il ve ilçelerde operasyonları yoğunlaştırdı. Arka arkaya yürütülen ve halen devam eden operasyonlarda, örgütün dağ kadroları ile şehir kadrolarının irtibatı büyük oranda kesildi. Bu süreçte, Türkiye'nin terörle mücadele tarihinde pek görülmeyen bir durum oluştu. Operasyonlar çerçevesinde il ve ilçelerde yürürlüğe konulan sokağa çıkma yasağı ve örgütün baskısından bunalan yerel halk, `yaşam` alanlarını terk etmeye başladı. Ellerinde valizler, bohçalar, poşetlerle çoluk çocuk başka yerlere göç eden kitlelerin görüntüleri ortaya çıktı. Keza, devlet çatışmaların sürdüğü bölgelerdeki öğretmenlerini güvenli alanlara çekerek eğitime geçici olarak ara verdi. `Sağlık` hizmetleri kademeli olarak yürütülmeye başlandı. DEVLET, YENİ DURUMU GÖRDÜ Özetlemek gerekirse, gelinen süreçte hem devlet, hem de örgüt açısından şimdiye kadar görülmemiş fiili bir durum oluştu. PKK, bu kadar güçlü bir devlet otoritesi ve kararlığını karşısında bulmayı beklemezken; devlet ise, terörle mücadelenin artık ''teröristle mücadeleden farklı'' konseptle yürütülmesi gerektiğini gördü. Halen il ve ilçelerde yer yer çatışmalar devam ederken, İçişleri Bakanlığı, ''terörle mücadelenin, teröristle mücadeleden farklı olduğu'' gerçeğinden hareketle önemli bir proje için geçtiğimiz günlerde çalışma başlattı. TERÖRLE MÜCADELE DE İLK 'MASTER' PLAN İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın talimatı sonrasında bakanlık bünyesindeki Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, ''Türkiye'nin ilk terörle mücadele master planı''nın hazırlığına başladı. Müsteşar Muhammed Dervişoğlu’nun başkanlığında oluşturulan çalışma ekibi, ilk master planı çerçevesinde ''artık sadece teröristle değil, terörizmle nasıl mücadele edilmesinin gerekliğini'' ortaya koyacak. Plan kapsamında, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, devletin, silahlı güçlerinin yanısıra silahsız güçlerinin de terörle mücadeleye nasıl katılacağını / katkı vereceğinin programını hazırlayacak. TÜM KURUMLAR DESTEK VERECEK Hazırlanacak master planının yürürlüğe girmesiyle birlikte devlet çatısı altında yeralan tüm devlet kurumları terörle mücadeleye destek verecek. Kurumlar, nerelerde neler yapılması gerektiğini, teori ve pratiği birleştirip planın parçası haline getirecek. Kamu güvenliği ve düzeni başta `olmak` üzere, `iş,` `eğitim,` `sağlık,` imar, şehir yapılanmaları, `aile` ve sosyal politikalar, `gençlik` ve `spor,` devletin tüm yatırımları, sosyal yardım projeleri, terörle mücadele master planı çerçevesinde oluşturulacak ve uygulamaya konulacak. Kurumlar, plan ve programlarını kendileri uygulamalarının yerine master planı çerçevesinde hareket edecek. Her kentin ve yerleşim biriminin kendisine göre bir profili oluşturulacak, ihtiyaçları bu profile göre belirlenecek ve tamamlanacak. TERÖRİZMLE TOPYEKUN MÜCADELE Böylece, Türkiye'nin; 1984’te PKK’nın Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlayan terörle mücadele tarihinde, siyasiler, akademisyenler ve uzmanlarca hemen her ortamda sıkça telaffuz edilen ''Terörle mücadele teröristle mücadele etmek değildir. Terörle mücadele ayrı, teröristle mücadele etmek ayrı. Devlet topyekûn mücadele etmeli'' tanımlaması hayat bulacak. Devlet, artık ''topyekûn'' biçimde terörle mücadele edecek. Yılın son günü, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başkanlığında oldukça kalabalık katılımcıyla gerçekleştirilen güvenlik zirvesini yeni master planı çalışması içinde değerlendirmek mümkün. Tabii, farklı bir gözle bakıldığında; bu master planının hazırlanıp uygulamaya konulmasını Yeni Çözüm Süreci olarak tanımlamak yanlış olmasa gerek. Buzdolabına konulduğu açıklanan Çözüm Süreci'nin istenilen sonucu vermemesindeki eksikliklerin tespit edilip, bu eksikliklerin bu kez Terörle Mücadele Master Planı'nda tamamlanması, Türkiye'nin `terör` sorununun üstesinden gelmesine katkı sağlayacaktır. `Tolga` Şardan / Milliyet Edit 04.01.2016 00:31, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:08Mezhep ayrımcılığı: Peki nereye kadar?

    Mezhep ayrımcılığı yapanlar Allah aşkına söyleyin siz Müslüman mısınız? Ya da durun şöyle sorayım : Siz hiç mezhep ayrımcılığının Müslümanlığa zarar verdiğini anlamadınız mı şimdiye kadar? `. Biz` Hz.Ali'yi seviyoruz diyenler peki onun oğullarının neden susuz kalmasına vesile oldunuz. Yıllarca sırf mezhep kavgaları yüzünden Müslümanlar birbirini katletti.Kafirler ise yıllarca bizi seyretti. Edit 04.01.2016 00:08, Emir Malik Kadıoglu

  • 21:45Operasyonlar...

    Mehmetçiğimizin PKK'ya yönelik operasyonları devam ediyor. Dua ederek destekte bulunabilirsiniz. Ayrıca haberimizi şukulamanızı tavsiye ederiz. Edit 03.01.2016 21:45, Emir Malik Kadıoglu

  • 20:47Suç Sabit... (Markar Esayan)

    Bugün itibarıyla ayakta iki kuvvet kalmış gözüküyor: `Din` ve sekülarite… Bunlar da modernite zemininde karşı karşıya geliyorlar, getiriliyorlar. Can çekişen veya yeni boy vermeye çalışan ideolojiler bu kuvvetin alt kümeleri/gölgeleri (epifenomenalizm) şeklinde var olmaya çalışıyorlar, genellikle de “söze müdahale etmeyi” misyon sayan aydın/akademisyen ruhbanları tarafından. Sekülarite, seküler toplum ve devlet hiçbir `zaman` `din` ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak zuhur etmedi. Sekülarite dini yok etmek istedi. Bunu çok arzuladı; çünkü en büyük rakibinin temelde `din` olduğunu düşündü. Sekülerleşme tezi, dinin bir anomali, çocukluk hastalığı olduğuna dairdi. `Bilim` geliştikçe insanlar soruların cevaplarını bulacak ve `din` kuşatmasından kurtulacaktı. `Din` ve Allah fikri insanın `doğa` karşısındaki çaresizliğinin bir sonucu olarak psikolojinin yarattığı bir yanılsamaydı. `Bilim` buna çare bulduğunda yanılsama da (en hızlı kıta Avrupası'nda `olmak` üzere) `dünya` sahnesinden çekilecekti. Ortadoğu Allah'ın zuhur ettiği yer ise, kıta Avrupası da yok olduğu yer olacaktı. Neden dinden bu kadar nefret edildi? Çok karmaşık ve çok cevaplı bir soru. Konstantin'in Hıristiyanlığı Roma'nın meşru dini olarak kabul etmesinden sonra Batı kilisesinin piskoposlarını birer prens haline getirmesi ile başlar. Böylelikle aslında Hıristiyanlığın Avrupa'da toplumsallaşması önlenmiş olur. Ama temeldeki çekişme, iktidar organizasyonuna dairdir. İktidarın işlevselleşmesi toplumun bir değerler sisteminde birleşmesi, ortaklaşmasını zorunlu kılar. Bunu `ulusal,` bölgesel ve küresel çapta en başarılı şekilde yapacak en etkili kurum dindir. Bu nedenle Aydınlanma ile birlikte Batı Kilisesi en büyük hedef oldu. Birkaç yüzyıl içinde ağır yenilgiye uğratıldı. Geldiğimiz noktada, artık dinin değil, sekülerleşme tezinin bir anomali olduğu ortaya çıkmıştır. Dinler ortadan kalkmadığı gibi daha da güçlenmiş, `inanç` meselesinin insana dair ayrılamaz bir özellik olduğu anlaşılmıştır. Ama bunun hazmedilmesi belki bu yüzyıl boyunca olacak. Eğer olursa, modernite ile dinin çelişmediği ortak bir düşünceye dönüşecek. Ben modern ötesinin bu aşamada gerçekleşeceğini düşünüyorum. İnsanlık bir sonraki aşamaya bu anlayışın küreselleşmesiyle geçecek. Bence `insan` uygarlığının önündeki en büyük aşama/sınav budur. Olmayabilir de. Bu nasıl bir durum/lar meydana getirir bilemem. Ama 3. ve nihai `dünya` savaşını getireceği yüksek olasılıktır. ABD, Çin ve Güney Amerika'da Hıristiyanlık, Ortadoğu, `Afrika,` Asya'da İslam yükselişte. Şu anda en agresif büyüme Evanjelik Protestanlık ve İslam'da gözleniyor. Seküler tez çöktü. Aydınlanma, insanı Mars'a götürdü ama en temel ihtiyacını, anlam arayışını tatmin edemedi, temel sorulara cevap bulamadı. (Bulamazdı da.) Şimdi burada bir uzlaşma mı olacak, yoksa delice bir kapışma mı? Belirtiler ikisinin birden olabileceği yönünde. Kurumsal Batı (bireylerden hiç bahsetmedik ve bahsetmiyoruz) bu delice saldırısını, İslam üzerinden başlatmış durumda. Çünkü İslam ülkeleri madun, zayıf ve yeteri kadar ötekileştirilmiş durumda. Şunu demek istiyorum; Batı, dinle olan meselesini İslam üzerinden görmek istiyor. Belki İslam yenildiğinde, Hıristiyanlık da ikinci kez başkaldıramayacak bir yenilgi almış olacak. DAEŞ bu nedenle çok işlevsel… FETÖ de öyle… İkisi de karikatürize… Onlara göre `din` normal insanların işi olamaz. Bu nedenle de Müslümanların özgün ilerlemesini ifade eden Yeni Türkiye ve Erdoğan'dan nefret ediliyor. (Ahlaksızca, ama anlaşılır.) Çünkü Yeni Türkiye, aslında Aydınlanma/sekülarite teorisinin çöküşünün en önemli belgesi… Edit 03.01.2016 20:47, Emir Malik Kadıoglu

  • 20:11Kanalizasyon Temizliği (Önemli)

    Üç ilçede 269 pkklı etkisiz hale geldi (A haber) Edit 03.01.2016 20:11, Emir Malik Kadıoglu

  • 20:05Son Dakika

    `HDP` vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılma durumu Meclis'te görüşülecek. Edit 03.01.2016 20:05, Emir Malik Kadıoglu

  • 17:20Duyuru

    Değerli siteyi ziyaret eden kardeşlerim: Yayınlamamı istediğiniz haber,makale,içerik vb. Varsa giriş yaparak paylaşabilirsiniz. Bu site hepimizin olsun. Edit 03.01.2016 17:20, Emir Malik Kadıoglu

  • 17:14Trabzonspor transfer haberleri.

    SOL BEKE YENİ ADAY GÜRAY VURAL Trabzonspor'un sıkıntı yaşadığı bir başka bölge olan sol kanat için de temaslar devam ediyor. Kayserisporlu Ömer Bayram’ın ardından şimdi de Akhisar Belediye’deki performansıyla yıldızlaşan Güray Vural’ın adı listeye girdi. (FANATİK) Edit 03.01.2016 17:14, Emir Malik Kadıoglu

  • 16:49Fenerbahçe'nin saçma sapan gidişatı.

    Türkiye 1. Ligde ilk devre bitti. Şu anki yazımda ise `yaz` boyunca `yıldız` oyuncularla kadrosunu süsleyen Fenerbahçe'den bahsetmek istiyorum. Belki de kesinlikle şampiyon olur dediğimiz takım gerçekten kötü bir gidişte. Bunun en büyük sorumlusu ise tek golün üzerine yatan Vitor PEREİRA . Hocayı suçlamak gibi bir derdim yok ama tek golün üzerine yattığı için takım çoğu maçı kazanamıyor. Edit 03.01.2016 16:49, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:57Uyan Müslüman !

    Her `zaman` söylüyorum yine söylemeye devam edeceğim. Mesele Türklük Kürtlük değil. Asıl mesele haç ile Hilal'in,Müslümanla kafirin . Hak ile Batılın savaşı. Ey Müslüman safını belirle ve yaklaşan 3.Dünya Savaşında doğru yerde bulun. Bulun ki bütün Cihan Müslümanların gücünü görsün. Edit 03.01.2016 12:57, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:26Hadi Oradan Be !

    Bugün yazıma direkten geçeceğim.Çok şükür Müslümanım.Ama şunu söylemeliyim ki artık hocalara fazla güvenim kalmadı.Yıllarca saygı beslediğimiz hocalar ya topladıkları Himmetle vatanını satıyor.Ya da yanmaz kefen satıyor.Ben mehdiyim diyerek dinini satanlardan zaten bahsetmeye gerek yok. Peki bu ülke nereye gidiyor böyle.Müslümanlar ne kadar Müslüman? Lütfen bu olaylar karşısında cahil olmayalım. Edit 03.01.2016 12:26, Emir Malik Kadıoglu

  • 12:16Cübbeli Ahmet Hoca yanmaz kefen satıyor!

    http://dai.ly/x2h35mc Edit 03.01.2016 12:16, Emir Malik Kadıoglu

  • 11:55İşte Teogs'da İptal Edilen Soru

    Tepe sınavı fen ve `teknoloji` dersindeki A 13 (B :19 C:18 D:15) bütün şıkların doğru, bütün şıkların yanlış olduğu gerekçesiyle Teog sınavının bittiği gün hemen iptal oldu. Edit 03.01.2016 11:55, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:4015 Tatil

    Öğrencilerin merakla beklediği 15 `tatil` 22 Ocak Cuma günü başlayacak ve 5 Şubat'a kadar sürecek. Edit 03.01.2016 00:40, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:37Tek vatan,tek millet,tek bayrak!

    Bugün bir programda şehit babası olan bir Kürt babanın sözleri beni bu konuda bir kez daha düşünmeye yönlendirdi. `Baba` oğlunu şehit vermesine rağmen bizim tek bayrağımız var diyordu. Bu sözlerden ders almalıyız aslında Türklük Kürtlük yoktur `kardeşlik` vardır. Tek vatan,tek millet,tek bayrak. Edit 03.01.2016 00:37, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:27Tek vatan,tek millet,tek bayrak

    Bugün bir programda şehit babası olan bir Kürt babanın sözleri beni bu konuda bir kez daha düşünmeye yönlendirdi. `Baba` oğlunu şehit vermesine rağmen bizim tek bayrağımız var diyordu. Bu sözlerden ders almalıyız aslında Türklük Kürtlük yoktur `kardeşlik` vardır. Tek vatan,tek millet,tek bayrak. Edit 03.01.2016 00:27, Emir Malik Kadıoglu

  • 00:03Nerede Millet Orada Devlet makalesinin devamı

    İçimiz parçalanıyor onları gördükçe.Ama elimizden hiçbir şey gelmiyor ve sözü büyüklerimiz alıyor. "Nerede bu devlet, nerede bu devlet" sonunda iktidara `AKP` hükümeti geliyor ve büyük sorunlar halloluyor . Sözü yine büyüklerimiz alıyor ve " Nerede millet, orada devlet" diyor. Sağlıcakla kalın . Edit 03.01.2016 00:03, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:43Nerede Millet, Orada Devlet !

    Bugün bir `yazı` paylaşmıştım editörlüğünü yaptığım `haber` sitesinde. "Nerede Millet,Orada Devlet"diye.Şöyle `AKP` hükümetinden önceki yıllara dönüyoruz en başta. Enflasyon canavarına tutsak olanlar karşılıyor bizi. Sonrada yüksek faiz mağdurları bizi ağırlamak istiyor.Hastane odalarında sıkışık olarak yatan ve yüksek `hastane` masraflarını ödeyemeyen masum halk ise merhabasını eksik etmiyor bizden. Edit 02.01.2016 22:43, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:41Nerede millet, Orada devlet!

    Nerede bu millet nerede bu devlet sözü , 13 yıldır "Nerede millet, orada devlet" sözüne dönmüştür. hayırlı olsun. `Emir` Malik Kadıoğlu Edit 02.01.2016 22:41, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:16Türkiye'm

    Gölge CIA :Türkiye süper güç olacak. Edit 02.01.2016 22:16, Emir Malik Kadıoglu

  • 22:04Teog soru iptali.

    TEOG `sınav` sonuçları Ocak ayı içerisinde açıklanacak. İptal edilmesi beklenen sorular ise hala açıklığa kavuşmadı. Edit 02.01.2016 22:04, Emir Malik Kadıoglu

  • 21:58

    İstek ve önerilerinizi lütfen yorumlarda belirtiniz. Edit 02.01.2016 21:58, Emir Malik Kadıoglu

  • 21:54Kanalizasyon Temizliği

    Kanalizasyon temizleme işlemi sürüyor. Dünden bugüne 97 pkk elamanı gebertildi. Edit 02.01.2016 21:54, Emir Malik Kadıoglu

  • 21:50

    İsrail'de silahlı saldırı 2 ölü 5 yaralı. Saldırıyı düzenleyen Filistinli genç olay yerin yakalanmadan kaçtı. Edit 02.01.2016 21:50, Emir Malik Kadıoglu

  • 21:34

    Sitemiz açılmıştır . Hayırlı olsun Edit 02.01.2016 21:34, Emir Malik Kadıoglu

  • UA-72170829-1